Yıl olmuş 2024… 31 Mart'ta seçim var…
Halk sandığa gidecek ve yaşadıkları mahallenin muhtarını, nefes aldıkları kentin yönetimini belirleyecek.
Yani konuşmamız gereken, hayati önem taşıyan pek çok başlık var.
Kentsel dönüşüm, şehir içi ulaşım, trafik, yeşil alan, sıfır atık, su, istihdam…
Peki biz neyi konuşuyor, ülke gündemini ne ile meşgul ediyoruz?
…
Türkiye'nin yerel yönetimler tarihinde artık bir gerçek var. "AK Parti Belediyeciliği".
1994'te Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile başlayan ve bugün de devam eden siyasi vizyon.
Belki itiraz edenler, eleştirenler de olacaktır ama Türkiye'de hangi siyasi görüşten olursa olsun seçmenin büyük çoğunluğu bunu onaylayacaktır.
Yani işin sonunda elde olan tek şey "Hizmet".
Bu da "Halka hizmet, Hakk'a hizmet" düsturuyla olan bir şey.
Söylem ve eylemlerinde görüldüğü üzere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin de hizmet anlayışı bu.
31 Mart seçimleri içinde kullanılan sloganları ise net.
"Türkiye bilir, gerçek belediyecilik AK Parti'dir"
Yani yerel seçimlerin ardından rejim! değişikliği değil.
3-5 kişi sokak röportajlarında kendi düşüncesini söyledi diye, bunu devlet yönetiminin görüşü olarak lanse etmek akla da mantığa da sığmaz elbette.
Ama ilginçtir her seçim öncesi tekrarlanan bir senaryo bu.
Son kullanma tarihi geçmiş kara bir propaganda.
Son kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'da üstüne basa basa söyledi zaten.
"Türkiye'nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923'te 'Yaşasın Cumhuriyet' nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır."
Mesaj oldukça açık ve net…
Peki gereken mesajı alırlar mı? İşte orası muamma.
Çünkü sadece bu konu üzerinden siyaset yapabilme yetisine sahip bireyler var ülkemizde.
Geçim kaynağı bir bakıma…
Kitleleri yok denecek kadar az ama sosyal medya gibi etkili bir dezenformasyon aracını ele aldıklarında o sinek vızıltısı arı kovanına dönüyor.
"Bak bu seçimi kazansınlar ertesi gün şeriat ilan edilecek."
"Bu seçimi kazanırlarsa hilafet ilan edilecek"
"Bu seçimi kazanırlarsa Osmanlı'yı geri getirecekler"
"Bu seçimden sonra özgürlükler kısıtlanacak, herkes fes giyecek, kadınlar başı açık gezemeyecek"
AK Parti 2001'de kuruldu, aradan 23 yıla yakın zaman geçti.
7 Genel seçim, 4 yerel seçim, 2 referandum yapıldı, hepsinde de kazandı.
Ama o kuruntular! hiçbir seçimin ardından gerçek olmadı.
Gençler de zaten gerçeği gördü.
"Başörtülü arkadaşlarımızla aynı sınıfta eğitim görebiliyormuşuz. Kimse başı açık diye falakaya da tutulmuyor"
"Herkes özgürce istediğini yazıp çizebiliyor. Teröre bulaşmadıkça, Devlet sırlarını! ifşa etmedikçe, halkı kin ve nefrete sürüklemedikçe, milletin değerlerine hakaret ve küfür etmedikçe hakim karşısına kimse çıkarılmıyor."
Onun için şimdi gereksiz tartışmaları klavye başında yayarak ülke gündemini meşgul etme, genç zihinleri bulandırma çabalarının ne yeri, ne de zamanı.
Bırakın, gençler yaşayacakları şehirleri en güzel, en liyakatli kimin yöneteceğine inanıyorsa onun kararını versin.
Mevcut belediye yönetiminin karnesini görebilsin.
Problemlerini kimin çözebileceğini analiz etsin.
Ve hür iradesiyle sandığa gidip oyunu versin.
….
Yani siz boş verin artık.
O kasetler, plaklar tarih oldu.
Tarihten bir not:
5 Mayıs 1960(Darbe!den 22 gün önce) Ankara-Kızılay…
Birileri gençleri yine sokağa dökmüş ortalığı karıştırmıştı…
Merhum Başbakan Adnan Menderes, aracından inerek eylemcilerin arasına girdi. Niyeti onlarla konuşarak olayları yatıştırmak. Tam o esnada bir öğrenci Menderes'in boğazını yapıştı.
Başbakan Menderes:
-Ne istiyorsun?
Eylemci genç:
-Hürriyet istiyorum!
Ve o tarihe geçen cevap geldi Başbakan'dan
-Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun bundan ala hürriyet mi var?