Şüphe yok ki geçtiğimiz hafta dünyada en çok dikkat çeken konu ABD kongresi oldu.
Netanyahu'nun ABD ziyareti.
Kırmızı halıda karşılandı, kongrede dakikalarca alkışlandı.
Neden bu kadar şaşırdık ve tepki gösterdik ki bu olaya?
ABD İsrail'e ilk kez mi bu kadar büyük bir kucak açtı?
İlk kez mi böylesine büyük bir destek tufanı koptu?
Bana göre Kongre için en sıradan olaylardan birisiydi.
Zira 7 Ekim'den bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk 40 bin kişinin ölmesine en büyük desteği veren ülkeydi ABD.
Konumunu değiştirmedi.
BMGK'da hep yanındaydı.
Hem silahını verdi hem parasını.
Hem sahada hem de masada kalkan oldu.
Yani değişen bir şey olmadı.
Elon Musk'ın alkış tutması şaşırtmış olabilir mi? Evet.
Donald Trump konusuna gelince…
O da ağırladı Netanyahu'yu.
Kulağını da gösterdi. Desteğini de…
İsrail'e en büyük kıyağı o yapmadı mı başkanlığı döneminde?
İsrail'in bu denli küstahlaşmasının önünü o açmadı mı, Kudüs'ü İsrail başkenti olarak tanıyıp büyükelçiliği taşıyarak?
Golan tepelerini işgalini Trump tanımadı mı?
İsrail'in Arap ülkeleriyle İbrahim Anlaşmalarına bizzat kendisi öncülük etmedi mi?
Ne oldu yani, sokakları, kampusları ayaklandı diye tüm bu politikalarından vaz mı geçeceklerdi?
Ortadoğu'yu parçalamaktan kan gölüne çevirmekten geri mi duracaklardı?
Türkiye başta olmak üzere Müslüman ülkelerin refahını mı düşüneceklerdi?
Bu soruların bilinen yanıtını ne Trump, ne de Harris değiştirebilir
Orası ABD. Bu isimlerin güçleri bile yetmez.
Zaten bugüne kadar hiçbir adaydan İsrail aleyhine bir açıklamada gelmedi.
Belli ki sırada da Lübnan var!
Birileri Netanyahu'nun ABD'de kulağını çekmiş olabilir.
"Kardeş sen ne yaptın ya? Vur dedik öldürdün! Kameralar önünde çocuk bombalatıyorsun! Cepheyi değiştir de şu tepkiler biraz soğusun"
Demiş midir?
Aynı sözler ve kelimeler olmayabilir ama bu diyalog olmuştur.
Açıkçası dünyanın en güçlü savunma sistemleri olarak lanse edilen o kalkanlar, Husilerin Tel Aviv'e attığı füze ve Golan'a düşen füzeyi nasıl durduramadı anlaşılması zor.
"Devreye girdi ama geç girdi" açıklaması da pek inandırıcı gelmedi.
*****
Geçen hafta Paris Olimpiyatları başladı.
Ama ne başlangıç.
Herkes seremoniyi konuşuyor.
Türk Milli takımının kostümünden bahsetmiyorum tabi ki.
Eleştiriler var. Beğenen var, beğenmeyen var. Ama bu Millilerimizin moralini bozacak seviyede sosyal medyada tartışılmamalı.
Her halleriyle Olimpiyatların parlayan yıldızları onlar.
Fransa'nın dünyaya meydan okurcasına sergilediği sapkın bir gösteri vardı biz onu konuşalım tartışalım.
Fotoğrafları koymaya bile elim gitmedi.
O derece iğrençler çünkü.
Sapkınların ortasında küçük bir çocuk, şarkı söyleyen sakallı kadınlar, meşale taşıyan eşcinseller, değil insana hayvana dahi benzemeyen garip garip kostümler, hele hele Hristiyanları hedef alan o masa ….
Dahası da vardı.
Ve eminiz ki her bir görselin, her bir detayın ayrı ayrı anlamları ve ardına gizlendiği algı oyunları da vardı.
Başörtülü sporculara türlü yasakların koyulduğu, Filistin ve Gazze ile ilgili en ufak bir destekte soruşturma başlatıldığı 2024 Paris Olimpiyatları işte böyle başladı.
LGBT lobisi anlaşılan Fransa'nın yeni silahı dünyaya karşı.
O Fransa ki, Fransız İhtilali ile milliyetçilik akımlarının kapısını açmıştı dünyada.
Şimdi ise yeni bir özgürlük anlayışı ile egemen olmak istiyor kendi kutbunda.
Bu kadar tepki geleceğini kendisi de kestirmiş olmalı.
Tüm o tepkilerin gelmesini göze aldı ve bile isteye bunu rezaleti sahneye koydu.
Özellikle sosyal medyadan tepkileri takip ettim.
Yorumları da okuyunca sanırım bu konuda kani oldum.
Daha da keskinleşsin istiyorlar LGBT karşıtları.
Tepkiler daha sert gelsin, daha sert kararlar alınsın ki onlara da malzeme çıksın.
Özgürlük kavramının arkasına dayanarak, algı operasyonları, kara propagandalar ve sokak olayları ile ülke gündemlerini belirlesinler.
Topun ucuna sadece Macron'u koymak haksızlık olur elbette.
Dinsiz, cinsiyetsiz, mülkiyetsiz hatta milliyetsiz bir dünyayı kim seslendiriyor ve bu doğrultuda çalışıyor ise bu seremoninin altında imzası var.
Donald Trump'ın o son "Hristiyanlara sesleniyorum" çağrısına bir de buradan bakmak gerek.