Son dönemde bir moda başladı.
Belki de temelleri eskiden beri vardı ama sosyal medyanın etkisiyle daha sık duyulmaya başlandı.
Ağustos, nice zaferlerin tarihe altın harflerle yazıldığı bir ay!
Her bir zaferi etkinliklerle törenlerle kutluyoruz.
Şehitlerimizi gazilerimizi dualarla yâd ediyoruz.
Tüm dünyanın bu ay geldiğinde 'Türkiye' diye titremesi gerekirken,
Korkuyla takip etmesi gerekirken maalesef biz kendi içimizde zafer yarıştırır hale geldik.
Malazgirt zaferi ile Büyük Taarruz'u…
Sosyal medyada adeta tarafgir bir tutum sergiler gibi paylaştık.
Ya da biri Malazgirt'i paylaştı büyük Taarruz'u görmezden geldi, diğeri de Büyük Taarruz'u paylaşıp Malazgirt'i görmezden geldi
Derdimiz ne?
Ne gerek var?
Çıkarıp atsak birini aradan kimin eline ne geçebilir?
Millî Mücadeleyi tarihten çıkarmak mümkün mü?
Çanakkale'yi?
Mehmetçiğimizin Kore'de sergilediği kahramanlıklarını?
Kıbrıs Barış Harekatı'nı?
Selçukluyu Osmanlıyı atarak unutarak unutturarak nereye varacağız?
Daima gericilikle yargılayarak ulaşmak istediğimiz menzil neresi olabilir?
Fatih Sultan Mehmed Han'ı kabul edip Sultan IV. Murat'ı mı reddedeceğiz?
II. Abdülhamid'i yok sayarak batılı tarihçileri üzerimize mi güldüreceğiz?
Millî Mücadele kahramanlarını görmezden gelerek mi kendimizi savunabileceğiz?
Mustafa Kemal Paşa nasıl bir Osmanlı subayı ise Enver Paşa da öyle idi..
Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, daha niceleri…
Başarılarına, başarısızlıklarına, hatalarına, izledikleri siyasi kavgalara göre senin benim tarihim ayrıştırmasına gideceğiz?
Hangi birini çıkarabilirsin ki tarihinden!
Ya da hangi biri olmadan yazabilirsin tarihini?
Kabul edersin etmezsin,
Hepsi senin tarihin!
İhanet edenleri de oldu, yoluna devam edenleri de.
Biz de bir alışkanlık var tabi.
Daima zaferleri konuşuruz, mağlubiyetleri değil.
Zaferler üzerine inşa ederiz dağarcıkımızdaki devleti.
Belki biraz da mağlubiyetleri konuşmamız lazım!
Ders çıkarmak için tartışmamız lazım gerçekleri,
Sevdiğimize laf gelir diye üstünü örttüklerimizi!
Malazgirt de bizim Dumlupınar da…
Pasinler de bizim Sakarya da…
Preveze de bizim Çanakkale de…
Kahraman da bizim…
Destan da…
İstanbul da bizim Ankara da!
Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Adana'ya
İzmir'den Diyarbakır'a
Tüm vatan bizim…
Halkının Oy tercihi ne olursa olsun!
Şanlı bayrağımızın dalgalandığı her bir karış toprak bizim!
Bir de Siyasi tercihlere göre harita çizenler var tabi.
Demokrasinin gereği görüp saygı duymak gerekiyor elbette halkın tercihlerine
Ama bu oraya kendimizi uzak hissedeceğiz anlamına gelmiyor
İzmir'i bizden görmeyenlerden de var…
Diyarbakır'a turistik dahi olsa seyahat etmeyende.
Konya'yı görmezden gelip, Rize'yi sevmeyende…
Tunceli'nin haritada yerini bilmeyenler de var.
Evet Cumhuriyet tarihimiz boyunca şehirlerimizde bazı acı olaylar yaşanmış olabilir
Bugün halkının siyasi tercihi bizim tercihimizin %70 zıttı olabilir.
Bunlar ne değiştirebilir ki?
Gerçeği hangisi silebilir?
Bu topraklar için Allah Allah diyerek şehadete koşanlar bizim!
Uğruna can verdiğin, Tarihe şan verdiğin zaferler bizim!
Senin-benim değil BİZİM!
Onun için bırakalım şimdi Siyaseti
Boş verelim birilerinin kirli planlarına alet etmek için yaptığı sosyal medya Editlerini…
Süper Lig başladı ne güzel.
Tartışacaksak, yarıştıracaksak eğer bir şeyleri,
Kardeşlik içerisinde tribünlere gidip takımlarımızın performansını yarıştıralım.
Yemeklerimizi, mutfak kültürünü…
Yöresel ürünlerini.
Ağız ve şivesini karşılaştıralım.
Yöresel kıyafetlerini…
Hatta eğitim başarılarını…
Gelen turist sayısını,
Doğal güzelliklerini…
"Aman bir karışıklık çıksa da Show yapsak, pirim kapsak" diye klavye başında ellerini ovuşturanları sevindirmek yerine, bunlar için çalıştıralım şu parmaklarımızı.
……
Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır!
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!
Necip Fazıl Kısakürek