Mahir Kaynak'ın başı çektiği bir kısım zevat, dünya olaylarını ABD-Avrupa rekabeti üzerinden izah ederlerdi.
Akıldane makulesi de bu yaklaşımı terennüm ederlerdi. Bir farkla ki, Avrupa'yı İngiltere'ye indirgerler; Fransa'yı, Almanya'yı maldan saymazlardı.
Bunların kavline göre, Amerika ile İngiltere arasındaki rekabet dünyanın gidişatını belirliyordu.
Hiçbir şekilde de "ezberlerini" bozmazlardı. O kadar ki İngiltere'den büsbütün alakasız bir ülkede herhangi bir altüst mü yaşandı hemencecik, "İngilizler buişin neresinde?" sorusuna cevap ararlardı. Sarih bir cevap bulamadıklarında da "komplo teorisi" konusundaki yeteneklerini konuştururlardı.
Bir dönem böyle geçti.
Önceki dönem de merhum ErbakanHoca başta olmak üzere mahallemizinmünevverleri uçan kaçan her şeyi siyonizmüzerinden açıklarlardı.
Fakat, İbranice öğrenip derinlemesine çalışmalar yapan bir ekip kurmak şöyle dursun, siyonizmle alakalı sadra şifa tek bir ilmi eser üretilemedi.
Merhum Doç. Dr. Yaşar Kutluay'ın "Türkiye ve Siyonizm" eseri olmasaydı siyonizmin kurucusu Theodor Herzl'in anılarından bile haberdar olamayacaktık. (Daha önce de dile getirmiştim; İbranice bilen iki üç ilahiyatçımızdan biri olan Kutluay bu eserini yazdıktan sonra tekneyle açıldığı Akdeniz gezisinden bir daha geri dönememişti.)
Günümüzde dünyadaki gelişmeleri ABD-Avrupa rekabeti üzerinden okuyan hemen hemen kalmadı. Ortadoğu'daki çatışmaları veya Ukrayna-Rusya savaşını mezkûr rekabet üzerinden değerlendirenlere en azından ben rastlamıyorum.
Zaten Avrupa'nın ekonomi ayağı Almanya, ekonomik bakımdan çok zor günler geçiriyor. Avrupa'nın siyasi ayağı Fransa'nın da ne dediğine kimsecikler aldırış etmiyor. (Hakkında tutuklama kararı çıkartılan soykırımcı Netanyahu bile Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a "Kendinden utanmalısın!.." diye hakaret edebiliyor, daha ne olsun.)
Anlaşılan o ki, ABD-Avrupa çelişkisinin yerini günümüzde ABD-Çin çelişkisi aldı.
Siyonizmin mi?
Eskisi kadar revaçta değil. Bunda da her şeyi siyonizmle vuzuha kavuşturmaya çalışan "öncüllerin" etkisi var.
Mesela, komünistlerden nefretlerinden dolayı SSCB'yi Yahudilerin kurduğunu, Lenin'in de Yahudi olduğunu dile getiriyorlardı. Halbuki, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun, 10 Kasım 1975'te, 3379 sayılı kararla, "siyonizmi ırkçılıkve ırk ayrımcılığı" olarak tanımlayıp mahkûm etmesinde SSCB belirleyici rol oynamıştı. (Meraklısına not: ABD; İngiltere ve Fransa söz konusu karara karşı çıksa da veto edemezlerdi. Çünkü oylama BM Güvenlik Konseyi'nde değil, söz konusu ülkelerin veto yetkisi olmadığı Genel Kurul'a alınmıştı.) Ne zamanki SSCB dağılma sürecine girdi veya "Soğuk Savaş" sona erdi, 3379 sayılı karar BM Genel Kurulu'nda alınan 46/86 sayılı kararla iptal edildi.
Günümüz "analizcilerinin" kahir ekseriyeti dünyadaki önemli gelişmeleri küreselci-ulusalcı çatışması üzerinden okuyor. "Putin'in beyni" veya "akıl hocası" tesmiye edilen Avrasyacı stratejist Aleksandr Dugin de dünyadaki tüm şeytanlıkları küreselcilere dayandırıyor. Küreselci elit dedikleri arasında Bill Gates'ten Soros'a kadar var. Biden başköşede zaten.
Dugin'e soracak olursanız bu küreselci şeytanlar "ulusalcı/milliyetçi" Trump'ın başına ne çoraplar örüyor. Ukrayna-Rusya Savaşı'nı alevlendirmekle de kucağına bomba bırakmışlar zaten.
İyi de ne oluyor, nasıl oluyor da İsrail mevzubahis olduğunda, "küreselciler" ile "ulusalcılar" arasındaki farklar şappadak kayboluyor?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.