O ülkeyi neden seviyorum?
İlk gençlik yıllarımdan hafızama kazınan bu iki farklı tepki üzerine bugün de şunu söyleyebilirim:
Demirel yanlış bir şey söylememişti, Erbakan da haksız değildi...
Erbakan haklıydı; zira, Pakistan kurulduğu günden beri kardeşimizdi, yönetimler değişse de tarihi süreç içinde sınanmış işbu hakikat değişmezdi.
Demirel yanlış söylememişti; zira, özellikle darbe marifetiyle gerçekleştirilen idamlar felaketten başka bir şey değildi. Tıpkı Menderes'in idamı gibi.
İşin garip tarafı, siyaset tarzlarını göz önünde bulundurduğumuzda daha "orta yolcu" tavır alması beklenen Demirel iken, tam tersi gerçekleşmişti.
Erbakan'ın tutumunda Zülfikar Ali Butto'nun seküler, General Ziya-ül Hak'ın muhafazakâr olmasının etkisi var mıydı, bilemiyorum.
Benim bildiğim şudur: "Hakikatin hatırı dostun hatırından üstündür."
***
Hiçbir etnisitenin, dinin, dilin, mezhebin, meşrebin, kültürün, siyasi görüşün, coğrafyanın düşmanı değiliz. Düşmanımız zülümdür bizim.Zülüm ırkdaşımızdan veya "dindaşımızdan" sadır olsa da fark etmez. Zülüm zülümdür, zalim de zalim.
Kıymet hükmümüz budur.
Aynı şekilde, şeytanın düşmanlarını dost, dostlarına da düşman biliriz.
Kurduğu sömürgeci dünya sistemi adına yeryüzünde bozgunculuk yapan, fesat ve tuğyan çıkaran soykırımcı İsrail Terör Örgütü dahil, yeryüzündeki tüm terör örgütlerinin gizli veya aşikare hamiliğini yapan ABD rejimi şeytanın en has dostudur. (Elbette ABD halkını tenzih ediyoruz.)
Aylardır çocukları paramparça eden, Gazze halkını soykırımdan geçiren, ambulansları ve hastaneleri bile bombalayan, "güvenli bölge" olarak gösterdikleri lokasyonlara sığınan halkın üzerine bombalar yağdıran İsrail-ABD ittifakına karşı çıkmak da şeytanın düşmanlığını kazanmaktır.
***
Mesela, Venezuela, bu şeytanın en has düşmanlarındandır. Onun için ayaklarına taş değmesin isterim. (Hayır, hiç gitmedim. Hayatım boyunca da gideceğimi sanmam.)Dinimiz farklı, dilimiz farklı; coğrafyamız derseniz dünyanın diğer ucunda; fakat değil mi ki Siyonizm zulmüne karşı çıkıyor, Venezuela candır.
Yanlış anlaşılmasın bidayetinden beri değil, Hugo Chavez iktidara geldikten sonra.
Yoksa, İsrail'in Filistin topraklarını işgal ederek "devlet" kurmasını 1947'de destekleyen ve 1950'de İsrail'i resmen tanıyan Venezuela'yla işimiz olmaz.
Gelgelelim, Chavez İsrail'in tüm işgal ve saldırılarını kınadı. İsrail'in 2006'daki Lübnan saldırısı üzerine "terörist devlet" tanımlaması yaptı. Ardından da İsrail Büyükelçisini sınır dışı etti. Siyonizm'i faşizmle bir tuttu. İsrail'in Holokost'u istismar ederek katliamlarını meşrulaştıramayacağını haykırdı. 2008- 2009'daki Gazze saldırılarını "soykırım" olarak nitelendirdi. ABD emperyalizmini de bu suçlardan sorumlu tuttu. Bununla da kalmadı, İsrail zulmüne karşı çıkan bölge ülkeleriyle sıcak ilişkiler kurdu. İsrail ile hiçbir diplomatik ilişki kurmadı; dik durdu ,ABD emperyalizmine eğilmedi. Bedelini de hayatı boyunca ödedi.
Maduro da Chavez'in açtığı yoldan devam etti.
Haliyle o da bedelini ödüyor.
O kadar ki ABD geçen gün Maduro'nun uçağına el koydu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)
- Cübbeli Hocama hepyek soru (06.11.2024)