Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail'in
Refah'taki askeri eylemlerine son vermesine hükmetmesi, İsrail'in "misillemesiyle" sonuçlandı.
Yerlerinden edilen Filistinlilerin çadırlarını vahşice bombalayıp çoluk çocuğu canlı canlı yakmalarının başka ne anlamı olabilir. Uluslararası hukuku iplemediklerini göstermekten başka.
İsrail sadece uluslararası hukuka karşı değil, yaptığı soykırıma itiraz eden Avrupa devletlerine de misilleme yapmaya başladı.
İrlanda,
Norveç ve
İspanya'nın bağımsız bir Filistin Devleti'ni tanıma kararının hemen ardından bu ülkelerin temsilciliklerine kısıtlamalar getirdi.
İspanya hükümetinin bu hamlesine ve İspanya Başbakan Yardımcısı
Yolanda Diaz'ın
"Nehirden denize özgür Filistin!" sloganına yer verdiği konuşmasına misilleme olarak Kudüs'teki İspanya Konsolosluğu'nu Batı Şeria'da mukim Filistinlilere hizmet vermekten men ettiğini açıkladı.
***
Avrupa ile ABD arasında İsrail hususunda anlaşmazlık gitgide belirginleşmeye başladı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi ve
Uluslararası Adalet Divanı'nın açık ve net tavrına rağmen İsrail'in öz vatanlarında mülteci konumuna düşürdüğü Filistinlileri sığındıkları çadırlarda vahşice katletmesi karşısında AB Dışişleri Şefi'nin (Josep Borrell) "Aydınlanmanın beşiği Avrupa'nın medeni vatandaşlarının böylesi bir hukuk tanımazlığı hoş karşılayamayacaklarını" dile getirmesi bunun göstergesi.
İspanya Savunma Bakanı da yakın zamanda İsrail'in Gazze'deki hareketlerinin "soykırım" teşkil ettiğini söylemişti.
İtalya Savunma Bakanı da benzer şeyler söyledi.
Fransa'da da muhalif siyasetçiler,
Macron'u İsrail'in katliamlarına karşı daha aktif tavır alması için baskılıyorlar.
Kıtada İsrail'e en az ABD kadar bağlı olan ülkeler ise bugüne kadar "AB normlarına karşı şüpheci yaklaşan"
Macaristan gibi ülkelerden ibaret.
Lakin,
İngiltere'yi unutmamak gerek... ABD'nin Irak'ı işgal etmek için yanına ara sıra muhalif ses çıkaran Fransa yerine İngiltere'yi alması boşuna değildi.
İngiltere'nin
Brexit ile "AB zincirlerinden kurtulması" ABD'nin bu açıdan fazlasıyla işine gelmiştir. AB'yi, kendi ayağına sıkmak pahasına
Rusya ile düşmanlaşmaya en çok teşvik eden de İngiltere'nin
Boris Johnson'ı değil miydi?
***
İsrail'in ABD desteğiyle yaptığı söz konusu tüm "misillemelere" Avrupa ülkelerinin gitgide tepki vermeye çalıştığı ortada.
Adını andığımız Avrupa ülkelerinin yetkilileri, İsrail'in misillemelerine karşılık olarak, Arap ülkeleriyle yaptıkları iki devletli çözüm toplantılarından Filistin Devleti yetkilileriyle yaptıkları görüşmelere kadar
"İsrail'in tehditlerinden korkmuyoruz" mesajını veriyorlar.
Fakat, İsrail soykırımını devam ettirmek için herkese misilleme yapmaya, bu uğurda dünya savaşı da dâhil her türlü savaşa girmeye hazır.
Tabii ABD silahları ve ABD askerleriyle.
AB'nin tek çaresi, ABD'nin ilişkilerini bozması için sabah akşam uğraştığı
Çin (ve hatta Rusya) ile yakınlaşmaktır.
Bu bakımdan, Çin Devlet Başkanı
Şi Cinping'in daveti üzerine Arap devlet başkanlarının
Çin'in ev sahipliğinde 1 Haziran'a
kadar sürecek 5 günlük toplantıda "Filistin
sorununu" çözmek maksadıyla toplanacak
olmaları AB için de cesaret verici değil midir?
ABD insanlığa savaş açan soykırımcı İsrail'i bu denli rezilce desteklemekle, (insanlığın en temel sorunlarının çözümü dolayımında) "eksen kaymasına" bizzat neden olmuyor mu?