Kızıl Goncalar adlı dizinin
Cüneyd karakteri,
kendi "kötülüğüne"
(yani, dini bağlamda ele alınırsa "günahkârlığına") artık katlanamayan
Can karakterini
intiharın eşiğinden
kurtarır.
Kurtarmakla da kalmaz ona secde eder.
Neden mi?
Can karakteri kötülüğünün farkında olduğu için. Sahne şöyle akıyor: Cüneyd, "Öyle bir kötüsün ki, kötülüğünü bitirmek istiyorsun; kötülüğünün farkında olanın imanı bizi aşar, arşa değer..." dedikten sonra etkileyici müzik eşliğinde Can'a secde eder.
Hâliyle, izleyiciler arasında çok etkilendim, bittim, tükendim, ağladım diyenler gırla gidiyor.
Halbuki, mezkûr sahne
Dostoyevski'nin
Karamazov Kardeşler adlı ünlü romanında yer alan bir sahneyi tekrar canlandırmaktan ibaret.
Bahs-i diğer ama söyleyeyim:
İbni Arabi'den Heisenberg'e, İbni Rüşd'den
Wittgenstein'a kadar iki dünyanın künhüne
varmış Cüneyd Efendi'nin söz konusu romandan
bir sahneyi bilmesini kimsecikler ona çok
görmez.
Fakat bu sahneyi afiyetle yalayıp yutan Cüneyd değil mezkûr dizinin senaristi olunca, "intihalden" öte anlam taşımaz.
***
Karamazov Kardeşler'de insanların birbirlerine rükû ve secde etmesi birden fazla yerde geçer.
Bunda da şaşılacak bir şey yok.
Dostoyevski'nin fazlasıyla etkilendiğini bildiğimiz Doğu Ortodoks Hıristiyanlığı geleneğinde, Büyük Perhiz'den önceki son hafta kutlanan Maslenitsa'nın son gününde insanlar birbirlerine rükû ederek "bağışlanma" talep eder... "Günahkâr" kişi, rahibin karşısında eğilir ve "Bu günahkârı affediniz" der. Rahip, "Tanrı affeder, ben de affederim" şeklinde cevap verir. Daha sonra roller değişir; bu kez rahip, "günahkâr" kişinin karşısında eğilir ve bağışlanma talep eder; böylece prosedür aynen tekrarlanır...
Rahip Zosima, Dimitri'nin karşısında rükû etmekle kalmaz "alnı yere değinceye kadar" da secde eder.
Peki, Dimitri'den bağışlanma talep etmesini gerektirecek bir kabahat veya günah bile işlememiş olan Zosima, neden ona secde ediyor?
Romanın ilerleyen sayfalarında öğreniyoruz ki, Zosima, "Dimitri'nin gelecekte çekeceği acılar için" bağışlanma talep ediyormuş. Çünkü, Dostoyevski'nin Rahip Zosima karakteri, "Herkes, herkese karşı ve her şey için suçludur" inancını taşır.
Kuşkusuz bu
Hıristiyanlığın temel itikat kaidelerinden biri olan, "İsa, bizim günahlarımıza kefaret olarak öldü" inancıyla paralellik arz eder.
Peki, Cüneyd'in "kötülüğünün farkında olan" birine (Can'a) secde etmesinin paralellik arz ettiği itikat nedir?
***
Mahut itikadı çözümlemeye,
İmam Rabbani'nin vahdet-i şühûd'u dâhil hiçbir
tevil kifayet etmez.
İslam itikadının temeli, Rahman ve Rahim olan Allah'tan başkasına secde edilmeyeceği üzerine kuruludur.
"Tecelli" muhabbeti dâhil nereden gidilirse gidilsin
(isterse Arabi'nin "varlık aslında yoktur" yaklaşımından gidilsin) "kötülüğünün farkında olana" secde etme sapkınlığı izah edilemez.
Naçar, Cüneyd'in acayip secdesini dizinin senaristinin yeteneğinde aramak zorundayız.
Karamazov Kardeşler'deki secdeyi Cüneyd'e uyarlaması, iltisaklı olduğu çevrenin "Dinlerarası diyalog" hasretinden veya o çevrelerdeki bitip tükenmek bilmeyen "Hıristiyanlık romantizminden" neşet etmiş olabilir.
Hakkını teslim edelim ama gerçekten yetenekli bir çocuk... Hem
Atatürk'e "Deccal" diyen bir gelenekten gelip hem de
Aras Bulut İynemli'nin canlandırdığı Disney yapımı "Atatürk" filmlerinin senaryosunu yazmak, hem
Fetullah'ın okullarının propaganda filmi
"Selam"a imza atıp hem de Netflix yapımı
Kulüp'te Yahudilere ne kadar "zulmettiğimizi" anlatmak az maharet olmasa gerek.
Bu mahareti hangi "secdeye" borçlu acaba?