Öğretmeni henüz ilk mektep öğrencisi olan oğlumuzdan felaket şekvacıydı.
Acil çağırdılar. Eşimle gittik.
"Sorun nedir hocam?" dedik, "Ödevlerini mi yapmıyor çocuk?" Hiç aksatmıyor dedi. "Arkadaşlarıyla kavga mı ediyor?" dedik. Hayır dedi. "Sınıfa geç mi giriyor?" dedik. Yok dedi. "Derslerinde başarılı olduğunu biliyoruz, yoksa başarısız mı?" diye sormaya kalmadı, okulumuzun en başarılı öğrencisi, dedi.
"O vakit mesele nedir hocam?" dedik.
Ben oğlunuzun başarısını görmek istemiyorum, dedi, bütün sorun bu!
Sizin anlayacağınız öğretmeni oğlumdan amiyane tabiriyle o kadar "gıcık" kapmıştı ki, olimpiyat yarışmalarında birincilik alsa bile umurunda değildi.
Nedeni mi?
Aslında işin bu yanının konumuzla alakası yok ama yine de meraklısı için dercedeyim: Derste kalemini düşürüyor, dikkat dağıtıyormuş; uyarınca da dalga geçiyor gibi bakıyormuş! ("O yaştaki bir çocuk dalga geçer gibi nasıl bakar?" diye sormak yerine, öğretmeninin öğrencisinin vücut dilini beğenmeme zevkine saygı duydum. Neyse ki bir yıl sonra, 5. sınıfta araları düzeldi.)
***
Aradan uzun yıllar geçti, oğlum yurtdışında doktora yapıyor, ben de yaşlandım. Lakin, öğretmenin o sözü benden hiç gitmedi.
Böyledir... Bazen çok başarılı bulduklarınızın başarısını görmek istemezsiniz.
Mesela, ota b.ka duyar kasıp
Gazze'deki soykırım karşısında dut yemiş bülbüle dönen
Cem Yılmaz dünyanın en iyi esprisini de yapsa artık beni güldüremez.
Sadece
Cem Yılmaz değil, gösteri sanatlarında arzı endam eden sanatçılarımızın çoğu mezkûr soykırıma duyarsız.
İspanya'da 200'den fazla sanatçının "İsrail'in Gazze'deki soykırımını" protesto eden manifestosundan hadi utanmadılar,
Billie Eilish adlı o gencecik dünya yıldızından da utanmadılar. Ki bizimkilerin şöhretini binle çarpsan onun şöhretine ulaşamaz.
Hollywood Ödül Töreni'nde İsrail'in katliamlarının sona ermesini, yani ateşkesi simgeleyen rozet taktığı için Siyonist medya o kadar hedefe koyduğu hâlde geri adım atmadı.
Gelgelelim, başarısını görmek istemeyecek kadar gıcık kapmak o kişinin başarısını inkâr etmeyi de gerektirmez.
Sözgelimi, Nazilerle ilişkisi veya iltisakı yüzünden ne
Heidegger'ın filozofluğu ne de
Wagner'in büyük müzisyen "olmaklığı" değişir. Tıpkı soykırım karşısında onurlu tavır sergilememesi
Cem Yılmaz'ın komedyenliğini boşa çıkarmayacağı gibi.
***
Enver Aysever dostumuz da
Yılmaz Erdoğan'ın başarısını görmek istemiyor
galiba.
Yoksa sosyal medyadaki kanalında ikide bir
Yılmaz Erdoğan'a çakmaz, hatta gündüz gözüyle "Çöp" demezdi.
Yılmaz Erdoğan'la alıp veremediği nedir doğrusu bilmiyorum. Büyük bir nefretle adını anıyor, sanki davaya ihanet etmiş gibi. Şayet böyleyse, Enver ile Yılmaz hangi ortak davada buluşup sonra ayrılmışlar, onu hiç bilmiyorum.
Benim bildiğim şudur:
Yılmaz Erdoğan yazdığı oyunlarla, çektiği filmlerle,
canlandırdığı karakterlerle çok başarılı
bir sanatçımızdır. Ayrıca
"İnci Taneleri" de her bakımdan gayet başarılı bir iştir. (Bu
vesileyle yönetmen
Şenol Sönmez kardeşimi
tebrik ediyorum.)
Umarız, Gazze konusundaki utanç verici
suskunluğunu sona erdirir.
Dünyanın tüm itibarlı üniversiteleri ayağa kalkmışken, UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi)
İsrail'i soykırım zanlısı olarak sanık sandalyesine oturtmuşken, çoğu çocuk 35 bin Gazzelinin katledilmesine sessiz kalmak, "sol memesinin altındaki cevahiri" çürümeyen hiç kimseye yakışmaz.
Bütün sanatçılarımıza sesleniyorum:
Malum network'ün dijital platformlarından çekinerek mahut soykırıma karşı "dilsiz şeytan" olmayın, hiç değilse
Billie Eilish kadar cesur olun.