ABD'nin komşumuz Yunanistan'ı askeri üs haline getirdiği, güney sınırlarımızda "İkinci İsrail"in kurulması için terör örgütlerini her türlü silahla donatıp eğittiği ve "arz-ı mevûd" hedefleri içinde ülkemizin topraklarına da göz diken ırkçı Siyonist İsrail'i koşulsuz desteklediği bir dönemde işimizi gücümüzü bırakacak bir popçunun lakırdısının peşine düşeceğiz...
Bu nasıl püsküllü beladır efendiler!
Müslüman olmanın biricik koşulu olan "Kelime-i Tevhid" (Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resulullah) yazılı flamaya gerzek bir popçu "Hilafet Bayrağı" diyor, CHP'li malum eşhas da hâlâ oradan gidebiliyor.
Her şeyden evvel şunu söyleyeyim: CHP'lilerin yaptığı sıradan değil bilinçli cehalettir!
Bilinçli cehalet olmaz olur mu, (mesela) "Cahiliye Dönemi" nedir?
***
Bilinçli cahiller, özellikle Atatürk konusunda duyarlı olan yurdum insanını taklaya getirmekte çok mahirdirler.
Türkiye'de esas sorun da zaten bu tür cahillerdir, o popçu gibiler değil.
Zira o flamaya eski harflerle "Türkiye laiktir laik kalacak" yazsaydı da o zırcahil popçu "Şeriat bayrağı açtılar!" derdi.
Zarfın külyutmazı, mazrufun fransızı olmak zırcahilliğin özelliklerindendir.
Nasılsa memlekette "Pop Atatürkçüler" zibil gibi. Hiç alakasız bir yerde, mesela bir maç dolayımında, "Yurtta sulh dünyada sulh" dendi mi şappadak coşuyorlar. İçlerinde bir Allah kulu da çıkıp "Madem dünyada barış diyoruz, NATO'da işimiz ne?" diye sormuyor!
Soramazlar da! Çünkü sormamak, sorgulamamak hususunda özel işleme maruz kalmışlardır.
***
İşlem yabancılaştırma, ötekileştirme ve nihayetinde korku üzerinden nakşedilir.
Korku da bazen başörtüsü, bazen de eski harfli bir flama veya pankart veya bayrak olabilir.
Hiç unutmam, 28 Şubat sürecinin en netameli günlerinden birinde Deniz Harp Okulu mezunu genç bir teğmen (bir müşteri temsilcimizin erkek arkadaşı olarak) Nişantaşı'ndaki reklam ajansımızı ziyaret etmişti.
Birden gözlerini bir noktaya dikip "Bu ne?!" diyerek adeta yerinden hoplamıştı.
Gördüğü, hattatlık meraklısı tasarımcı bir arkadaşımızın bir tahta parçasına eski harflerle yazdığı isminden başka bir şey değildi.
Teğmenimiz şok içindeydi... Gerek o müşteri temsilcimizin yaşam tarzından gerekse ajansımızın duvarlarını süsleyen tablolardan dolayı hiç beklemediği bir şeydi.
Sakin olmasını söyledim. Yatışması biraz zaman aldı. Bugün olsaydı, "Hilafet bayrağından" mülhem, "Hilafet kartviziti" derdim. "Bu sadece bir yazı" dedim, "dokunmasan bir şey yapmaz..." (Şakayı anlayacak durumda değildi. Yüzüme bakakaldı.)
Bilmediğinden, fehmedemediğinden ürkmek, düşmanlaşmak münferit değildi. FETÖ işbu öğretilmiş cehaleti araçsallaştırarak belirli bir sosyolojide meşruiyet buldu ya, bahsi değer.
Bilmediği de...
Aşk-ı Memnu tam 29 yıl boyunca bu harflerle basılmıştı. İstiklal Marşı'mız bu harflerle kaleme alınmıştı. Atatürk de 1928 Harf Devrimi'ne kadar bu harfleri okumuş, bu harflerle yazmıştı.