Vaktiyle bir araştırma nedeniyle, Şeyh Said hakkında mahkeme tutanakları başta olmak üzere yazılan çizilen ne varsa okudum.
Yani, Şeyh Said hakkında en azından birkaç kelam etmeye yeterli bilgi birikimim var.
Lakin tek kelime etmeyi bile reddediyorum.
Son yüzyıl içinde misli görülmemiş müstevli kuşatmasına maruz kaldığımız bu dönemde, yüzyıl önceki bir mevzuyu tartışmayı içime sindiremiyorum.
Her şeyden evvel, Gazze'de çocuklar katledilirken türemiş bir mevzunun peşine düşmeyi insani bulmuyorum.
Bırakalım bunları, İsrail'in Gazze soykırımı sponsorlarından Starbucks'a destek vermeyi marifet bilen ÜmitÖzdağ'lar yapsın.
Ki, yapıyor da zaten. Mesela, "CHP ile işbirliğimiz söz konusu olabilir" dedi, "Bunun için protokol imzalamamız lazım. Özgür Özel'in protokolde Şeyh Said'in bir vatan haini olduğunu ifade etmesini isteriz..."
Bırakalım bunları, MerdanYanardağ ve propagandist kanalı (Tele 1) yapsın.
Ki, ziyadesiyle yapıyor zaten. Hem de Şeyh Said'in gerici-dinci-feodal olduğunu Öcalan referansıyla dile getirecek kadar.
Bir de İran'ın bölgedeki tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu, hatta İsrail'den daha beter olduğunu, ABD'yle danışıklı dövüş yaptığını, Filistin davasını istismar ettiğini bitmez tükenmez bir iştiyakla gündeme getirmeye çalışan muhteremler var. Bunların eleştiriye de hiç tahammülleri yok.
"Tamam, İran dediğiniz gibi çok büyük bir sorun ama şu da var..." yollu en ufak bir şerh düşseniz, şappadak "İrancı" damgasını yapıştırıyorlar.
Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın İran ziyaretini "Anavatanına gitti" şeklinde yorumlayacak kadar Erdoğan'ı "İrancılıkla" itham eden Fetullahçılar'dan nöbeti devralmışlar sanki. FETÖ elebaşı Fetullah gibi, "Cennete giden yol İran'ın içindengeçse oraya gitmem..." de derler mi bilmem.
Benim bildiğim şudur:
Bunlardan mebzul miktarda İran'da da var. Sabah akşam Filistin için çırpınan Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a, Filistin üzerinden çemkiriyorlar.
Bu "düşman kardeşlerin" nihai dertleri nedir?
İsrail çocukları keserken Müslümanlar birbiriyle mi uğraşsın? Sezai Karakoç 2010'larda Türkiye, İran ve Suriye çatışmasının tuzak olduğunu belirttikten sonra, "Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur..." demişti.
Merhum üstadımızın o dönemde söylediğini, bugün de Putin'in beyni mesabesinde görülen AleksanderDugin söylüyor.
Diyor ki: "Gazze Şeridi'nde ve bir bütün olarak işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden savaş, belirli bir halka ya da sadece tüm Araplara karşı değil, doğrudan tüm İslam dünyasına ve genel olarak İslam medeniyetinin kendisine yönelik doğrudan meydan okumadır. Aslında Batı, bizzatİslam'la savaşa girmiştir..."
Batı etnisite veya mezhep ayrımı gözetmeksizin topyekûn Müslümanları hedefe koymuşken, Müslümanların birbirleriyle uğraşma lüksleri var mı?
"Normalleşme" adı altında İsrail etrafında birleşme süreci Aksa Tufanı sayesinde sona erdi. Artık İsrail'e karşı birleşme, bütünleşme, kaynaşma süreci başlamıştır.
Bu süreci tahkim etmek varken "bozgunculuk" yapmanın âlemi var mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.