Seçimi kaybettiği günden beri hemen herkes Kılıçdaroğlu'nu kendine borçlu çıkartıyor.
Belki müstahak ama vicdanım elvermiyor, çok üzülüyorum!
Hatta, "Kılıçdaroğlu'ndan kimin alacağı varsa gelsin benden alsın" diyesim geliyor. En azından, içimden böyle geçiyor.
Tabii manevi borçtan bahsediyorum. Gerçi elde avuçta olsaydı maddi borçtan da çekinmezdim, gönlümüz çok şükür zengin. Fakat mevzu tamamen manevi.
Manevi dediğim,
Davutoğlu'nun sevimsiz bir "gazetecinin" sahibi olduğu fondaş bir mecrada söylediklerinde saklı.
Buyurun birlikte kulak verelim: "Ben, entelektüel, ilmi, akademik ve siyasi toplumsal bakımından en büyük fedakârlığı yaptım. 10 milletvekiliyle ölçülemeyecek bir fedakârlık bu. Kasım 2015'te bana yüzde 49.5 oy vermiş idarecileri karşıma alıp o kitlelere yabancılaşma pahasına 'Yanlış yapıyorlar, size başka bir alternatif sunuyorum' dedim. Bu az bir bedel değildir..."
Görüyorsunuz değil mi, nasıl acımasızca borçlandırıyor! (Yanlış anlaşılmasın, CHP'yi istediği kadar borçlandırsın, beni sadece sevgili Kılıçdaroğlu'nun borcu ilgilendiriyor.)
Değil zavallı ben, Türkiye'nin yarısı yan yana gelse yine de bu borcu ödeyemeyiz.
Varsayalım ki Davutoğlu'nun entelektüel, ilmi, akademik fedakârlığının karşılığını ödedik.
Suriye'nin ara sokaklarını bilecek kadar derinlikli stratejik dehasından kaynaklanan fedakârlığını da bir şekilde hallettik.
Toplumsal fedakârlığını nasıl ödeyeceğiz peki?
Yüzde 49.5 oy aldığını iddia edecek kadar veya "Bir selam versem Anadolu'yu ayağa kaldırırım" diyecek kadar toplumsal karşılığı olduğunu ihsas ettiğine göre gerçekten de fedakârlığı 10 milletvekiliyle ölçülemez. Meclis'teki milletvekillerinin yarısı verilse hakkı ödenmez.
Diyeceksiniz ki, madem bu denli toplumsal karşılığı var, partisi neden yüzde sıfır bilmem kaç oyu geçmiyor?
Bilmiyorum.
Hazretin "fedakârlığını" anlamaktan aciz kaldığımı itiraf ediyorum.
***
Sinsi olduğu için Davutoğlu gibi dımdızlak kendini ele vermiyor ama mezkûr borçlandırma işinde
Babacan da var.
Kılıçdaroğlu'ndan "tokatladığı" 13 milletvekilin "helal" olduğunu söylemekle bunun yolunu yapmaya çalıştığı besbelli.
Hiç kuşkunuz olmasın, zamanı geldiğinde ekonomi kariyerini ortaya koyarak nasıl fedakârlık yaptığını anlatacaktır. (Ki, bu kariyer uğruna FETÖ'yle ölümüne mücadele edildiği dönemde bile FETÖ'nün bankası olan Bank Asya'yı kurtarmak için Ziraat Bankası'na bağlamaya çalışmıştı.)
Karamollaoğlu'nun da çok büyük fedakârlığı var. Kılıçdaroğlu kazansın diye "maneviyatını" koydu ortaya, daha ne olsun!
Nasıl bir maneviyatsa artık; LGBT karşıtı Erdoğan'a karşı, LGBT destekçileriyle birlikte olabiliyor.
***
O değil de, Kılıçdaroğlu'na destek açıklamaları yapan
Kandil iyi ki "fedakârlığını" dillendirmedi.
Davutoğlu gibi "İyi Parti ve Ümit Özdağ ile ittifak kuran bir cumhurbaşkanı adayını desteklemekle maruz kaldığımız yabancılaşma az bir bedel değildir" deselerdi rezillik el verirdi...
Sanırım bir tek FETÖ'cüler onca destekledikleri Kılıçdaroğlu'nu kendilerine borçluymuş gibi hissettirmiyor.
Bilemiyorum, belki kendilerinden gördükleri için, belki de aralarında meccanen ilişki olduğu için.
Benim bildiğim şudur: Kılıçdaroğlu'yla artık ilgilenmiyorlar, son günlerde
İmamoğlu cenahı için "fedakârlık" yapmakla meşguller.