Başkanlık seçimlerinin hemen öncesinde
New York Post Gazetesi'nin manşetten verdiği özel haberde, Demokrat Parti Başkan Adayı
Joe Biden'ın karıştığı yolsuzlukları ortaya koyan bir dizi e-posta yayımlanmıştı.
Haber bomba etkisi yapmıştı.
Çünkü "belgeler" ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu
Hunter Biden'a ait bir dizüstü bilgisayardan çıkmıştı.
Ne ki
FBI hemen harekete geçmişti. Bu işin
"Rus dezenformasyon operasyonu" olabileceği "gerekçesiyle" birçok
medya kurumunu "uyarmıştı".
Uyarı o kadar etkili olmuştu ki, Twitter'da New York Post'un mezkûr haberini paylaşmak tamamen yasaklanmıştı.
Mark Zuckerberg de (sahibi olduğu) Facebook'ta bu konuyla ilgili yapılan paylaşımların "kısıtlandığını" itiraf etmişti.
Şuracığa bir parantez açalım: Daha sonra Twitter'ı satın alacak olan
Elon Musk, gazeteci Matt Taibbi aracılığıyla "Twitter Dosyaları" adı altında bir yığın belge yayımlamış, Twitter'ın ABD bürokrasisi ve FBI tarafından söz konusu haberin paylaşımını yasaklaması için nasıl "emir aldığını" gözler önüne sermişti.
***
Sonuç itibarıyla, FBI "uyarısı" tastamam karşılık bulmuştu. O kadar ki, ABD'nin önde gelen tüm medya kuruluşları ve sosyal medya platformları, Joe Biden'ı itham eden yolsuzluk iddialarını "Rus dezenformasyonu" olarak değerlendirmişti.
Hatta mevzuyu irdeleyenlere bile "Aşırı sağcı komplo teorisyeni" yaftası vurulmuştu.
Halbuki, oğul Biden'ın dizüstü bilgisayarında bulunan fotoğraflar inkâr edilebilecek gibi değildi. Pornografik görüntülerinden tutun da uyuşturucu ortamlarına kadar hepsi dımdızlak ortadaydı.
İddiaya göre Hunter Biden, yönetim kurulu üyesi olduğu Ukraynalı enerji firması
Burisma için babası Joe Biden'ın isminden ve nüfuzundan faydalanmıştı.
Bu nedenle de
Ukrayna-Rusya Savaşı'nda Joe Biden hükümetinin
Ukrayna'yı destekleyen agresif tutumunu,
Biden ailesinin Ukrayna ile söz
konusu bağlantılarıyla açıklayanlar oldu.
Bu dizüstü bilgisayarın Hunter Biden'a ait olduğundan artık kimseciklerin kuşkusu yok. Bahsi geçen e-postaların gerçekliği de adli incelemeler sonrası ortaya çıktı.
***
Geçtiğimiz aylarda
Wall Street Journal platformunda yayımlanan
podcast programında konuya değinen
Paul Gigot, "Dezenformasyon iddiasının
kendisi bir dezenformasyondu"
yorumunu yaptı.
Fakat Paul Gigot gibi bazı muhafazakârlar ve ABD'de "aşırı solcu" şeklinde tarif edilen çevreler dışında inkâr edilecek bir tarafı kalmayan mahut skandal neredeyse hiç gündeme getirilmedi. Hunter Biden'ın Ukrayna-Rusya Savaşı'ndaki sorgulanabilir rolü de örtbas edildi.
İşbu karartmayı yapan medya kuruluşlarından
Reuters, geçen gün yaptığı haberde,
Bilal Erdoğan'ın, ABD ve İsveç'te yolsuzlukla ilgili yürütülen bir soruşturmada adının geçtiğini iddia etti.
Güya İsveç menşeli bir şirket (Dignita Systems AB) ürettiği "alkolmetrenin" Türkiye'de pazar hâkimiyeti sağlamasına Bilal Erdoğan'ın yardımcı olması karşılığında kendisine büyük meblağda komisyon vermeyi taahhüt etmiş.
Peki bu sersem sepet iddialarını neye dayandırıyorlar?
Adı geçen şirketlerin yöneticilerinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ailesi yoluyla "imtiyaz" elde etme "umutlarına" değil mi?
Peki, Hunter Biden'ın yönetim kurulu üyesi olduğu Ukraynalı enerji şirketi Burisma'nın yöneticilerinden ilham alarak mı böylesi "umutlara" kapıldılar?
Öyle ya, ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden üzerinden kendilerine imtiyaz alanı açmayı denemiş ve bunu da büyük ölçüde başarmışlardı.
Rusya-Ukrayna barışı için atılan her türlü adıma ABD (ve Birleşik Krallık) tarafından engel olunmasında bunun da etkisi var mı, bilmiyorum.
Benim bildiğim şudur: Reuters ajansının bizzat kendisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan'ın söz konusu iddialardan haberdar olup olmadıklarını teyit edemediklerini itiraf etti.
Yani Reuters, ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu ile ilgili yüzlerce belgeyle desteklenen iddiaları görmezlikten gelirken, Bilal Erdoğan ile ilgili iftiraları "haberleştirmekte" hiçbir sorun görmedi.
Maksat mı?
Çamur at izi kalsın. İzi kalmasa da seçim yenilgisinin travmasını atlatamayan
"fondaş medya" moral bulsun.
Bilal Erdoğan'a iftira atmaya/karalamaya doymayan FETÖ'cü zevzeklerin de etekleri zil çalsın.