Bunların hayran olduğu, hatta "bilge" tesmiye ettiği "taze muhalif" bir arkadaşa "yandaşlık" yaptığı dönemde şöyle demiştim:
"Bu kadar angajman doğru değil; eleştirel mesafeyi koruyun ki 'ortak akıl' zevale uğramasın..."
"Ergenekon'un kasası" diyerek
Kuddusi Okkır'lara mahpus damının teneşir yapıldığı dönemdi. Günümüzün taze muhalifi bana şu cevabı vermişti: "Ben Erdoğan'da ve AK Parti'de eleştirecek bir şey bulamıyorum; en ufak bir şey bulsam hemen eleştiririm..."
Sonra mı?
Bu arkadaşı görevinden aldılar, o da gitti "Memleket yandı, bitti, kül oldu" diyenlerin önde gideni oldu.
(.....................)
"Yahu iyi giden hiç mi bir şey yok?" dedim.
"Yok!" dedi, "Olsa söylerdim..."
***
Demem o ki sevgili
Kılıçdaroğlu'nun muhafazakâr koltuk değneklerinin laga lugasına bakmayın.
Başbakanından bakanına, milletvekilinden bilmem neyine kadar çoğu getirildiği görevden el çektirildiği için bu hâlde. Geri kalan kısmı da umduğuna
(menfaatine) ulaşamadığı için...
Ne acayip bir döneme çattık ya Rabbi.
"Dinciler" yüzünden modern yaşam tarzlarının tehlikede olduğunu söyleyen
endişeli modernler ile "Memlekette ahlak kalmadı, maneviyat bitti" yollu şekvacı olan
endişeli muhafazakârlar Erdoğan'a karşı el ele vermiş vaziyette.
Şu hâle bakar mısınız:
Sırf başörtülü olduğu için bunların "AKP'li" diye yaftaladığı yurdum insanı, "Başörtülüyüm ama AK Partili değilim!" diyerek kendini bunlara kabul ettirmeye çalışıyor!
Lan bu nedir?
***
Öyle acayip bir dönem ki...
Prof.
Celal Şengör'ün "Yanından ayrılırken çok üzüntülü ayrıldım. Çok samimi söylüyorum size. Dedim Atatürk'ün partisinin başı buysa vah yazık bize" şeklinde anlattığı sevgili Kılıçdaroğlu bile "entelektüel seviye" ölçebilecek duruma geldi.
Geçen gün "Ahmet Davutoğlu entelektüel birikimi olan çok değerli bir insan..." dedi, iyi mi?
Ben Davutoğlu'nun yerinde olsaydım, "Davutoğlu, Türkiye'nin en çapsız Dışişleri Bakanı'dır" sözünden çok bu sözden alınırdım.
Gerçi Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsaydım da, "Kılıçdaroğlu'nda ahlaki formasyon eksikliği var" diyen Davutoğlu'ndan hazır yeri gelmişken intikamımı alır,
"Hegel'den daha birikimlidir" derdim.
(Hazret rüyasında Hegel'le tartışıyormuş ya ondan mülhem.)
Yıllardır sürdürdükleri algı faaliyetleriyle yurdum insanını öyle dumura uğrattılar ki hiçbirinin aklına şuncacık soru gelmiyor:
"Terör örgütüne silah veren müstevlilerin patronu ve taşeronları olan Pensilvanya ve Kandil neden bizi destekliyor?"