SALİH TUNA

O gülşene de yazık o deterjana da!

Son sınıfta okusalar bile başörtülülerin gözünün yaşına bakmamış, okullarından atmışlardı.
Üniversiteleri hallettikten sonra da bitmez tükenmez "kamusal alan" tartışmaları eşliğinde sırayı sokaklara getirmişlerdi.
O kadar ki, "Polis kapınıza geldiğinde kapıyı başörtülü açamazsınız, çünkü devletin polisinin bulunduğu yer de kamusal alandır" yollu lakırdılarla işi bayağı ilerletmişlerdi...
Sonra da iyice tozutmuşlar, çocukların yaz aylarında Kuran okumayı öğrenmelerini yasaklamışlardı.
Eşzamanlı, Türkiye'nin görmüş göreceği en büyük soygunu gerçekleştirmişler, bankaları milyarlarca dolar hortumlamışlardı.
Kimseciklerin gıkı çıkmıyordu; çok kullanışlı, çok kallavi maskeleri vardı. Uğur Mumcu'ya atfedilen, "Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar" sözünün mücessem hâli gibiydiler.
Lafın burasında şuncağızı söylemeden geçmeyelim ki "genç çeriler" beyhude şavullamasınlar: Kimin yaptığına odaklanıp neyin nasıl yapıldığını savsaklayanlar maske zokasını yutmaya müstahaktır. Kim hangi maskeyle yaparsa yapsın, ister Atatürk ister din maskesi taksın, ister kardeşimiz ister düşmanımız olsun, şayet yaptığı haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluksa ayağımızın bodrumundadır. Kıymet hükmümüz budur.
Bu kadarı kâfi, devam edelim:
28 Şubat döneminin ufunetini alabildiğine hissettiğimiz günlerden geçiyorduk.
İmam hatiplerin topyekûn kapatılmasını tartışmaya açmışlardı... Canım arkadaşım Ahmet Kekeç'le her akşam buluştuğumuz bir kahvehanede böylesi tartışmaya muttali olmuştuk.
Merhum Erbakan'ın (Refah Partisi) milletvekillerinden biri (Hasan Hüseyin Ceylan'dı) "laikçi tartışmacıları" susturmak için çok sağlam bir argüman bulmuşçasına "Beyler, beyler!" diye müthiş bir özgüvenle araya girmiş, "Bakınız, ben de imam hatipliyim..." demişti.
Ben de dayanamayıp, "İyi de sorun zaten sensin!" deyivermiştim.
Herkes çok gülmüştü.
Hayır yani, imam hatipliler CHP'li olsalardı zaten sorun olmazdı ki. (Yeri gelmişken söylemeden geçmeyeyim: O vakitler "Cemaat" addedilen FETÖ'cüler de imam hatiplerden hiç hazzetmiyorlardı. Çünkü eleman / şakirt devşirmekte en çok zorlandıkları bu okullardı.)
Benden sonra, Ahmet aldı:
"Benim lisemi kapatsalar, kıyametleri kopartırdım!" dedi. Bir arkadaş "Abi hangi liseden mezunsun?" diye sorunca da, dudağının kenarındaki muzip gülümsemeyle "Atatürk Lisesi" cevabını verdi.
Çok gülmüştük.
İroniye / mizaha sığınarak ruh sağlığımızı korumaya çalışıyorduk. Hayır, ikimiz de imam hatipli değildik ama bu zulümler canımızı felaket yakıyordu.
Bu ülkede eğitim başarısı dışında imam hatipler kadar aşağılanan başka bir şey olmadı.
Gelgelelim, 28 Şubat dahil hiçbir dönemde hiç kimse, "İmam hatipliler sapıktır" diyen "Gülşen bacımız" kadar da azgınlaşmadı.
Özür dilemiş ama kabahatiyle yarışır bir özür. Küstahlık idrakini öyle kör etmiş ki zarfın da mazrufun da fecaat olduğunun hâlâ farkında değil. Aylar öncesinden o müstekreh sözleri söylemesi, aynı zamanda özür dileyebileceği gayet uzun bir süre varken kulağının üzerine yattığının da göstergesi.
Başak Demirtaş'a hakaret eden şahıs şappadak tutuklanınca, gayet mutlu olanlar, tüm imam hatiplilere hakaret eden Gülşen'in tutuklanması karşısında "Böyle hukuk mu olur!" diye cart curt ediyorlar.
Gülşen'in hakaretini iğrenç bulmakla beraber "Tutuklanması yerine, onu utandıracak başka şeyler bulunabilirdi" diyenler oldu. "Utanmak" ve "Gülşen", doğrusu ilginç bir fantezi. Bir başka fantastik ceza önerisi de "İmam hatipleri boyasın, yerleri süpürsün temizlesin" şeklindeydi.
Bence de Gülşen tutuklanmasın. Her şeyden evvel hapishaneye yazık. Hükmü veren mahkemeye, kararı yazan kâtibin daktilosunun G tuşuna yazık, mübaşire yazık. Kürsünün yapıldığı ağaca, tutuklanmasına karşı çıkan Kılıçdaroğlu'nun bıyıklarına yazık. Gülşen üzerinden "yaratıcı yıkıcılığa" katkıya yazık. Gündeme yazık. Sana yazık, bana yazık, bu yazıyı okuyana yazık...
Atatürk'ün isteği üzerine Bîmen Şen'in bestelediği o şarkıda geçen "gülşene" bile yazık: "Yüzüm şen / hatıram şen / meclisim şen / mevkiim gülşen..."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.