Hadi itiraf edin, asgari ücretteki yüzde 50 artış canınızı epey sıktı. Bu kadarını beklemiyordunuz.
Neyse ki dolardaki tırmanış imdadınıza yetişti de kaldığınız yerden "derleştiri konforuna" aynen devam ediyorsunuz.
Arzular şelale, istediğiniz kadar edin.
Lakin, bu kesmiyor olacak ki bizim de sizinle aynı şeyleri söylememizi istiyorsunuz.
Yazmak madem biraz da "sipariş" işidir, hadi arzunuzu yerine getireyim:
"Hayat çok pahalı... Zamlara yetişemiyoruz... Esnaf perişan... Vatandaş aç... Bittik, tükendik artık... Ekonomi çöktü... Herkes bu ülkeyi terk etmek istiyor!.."
Oldu mu? Başınız göğe erdi mi?
Hayır, bir daha olmaz ama, yeter! Sizin gibi aynı şeyleri terennüm edip duramam. Her şeyden evvel sizin dışınızdaki okurlara saygısızlık olur, benim canım CHP'li okurlarım.
Tamam, pozitif ayrımcılık yaptım işte, daha fazlası "rüşvet-i kelam"a girer. Ama siz isterseniz söz konusu ifadeleri tekrar tekrar okuyabilirsiniz.
***
Benim
sevgili CHP'li okurlarım, uzatın kulakçığınızı da söyleyeyim:
Şayet
Faik Öztrak'ınızın otel odalarında gizli gizli görüştüğü
IMF, ekonomi yönetimine vaziyet etseydi, değil asgari ücreti artırmak, dar gelirlilerin sırtına ek yükler bindirir, bunu da
"Kemerleri sıkmak" tesmiye ederlerdi. Faik Öztrak'larınızın hükümeti de
"Enkaz devraldık!.." bahanelerine sığınırdı.
Nerden mi biliyorum?
Nerden olacak,
Sayın Erdoğan öncesinde kırk yıl boyunca hep bu filmi gördük de ondan.
Takdir edersiniz ki üretmeden vermek olmaz. Hem üretmek hem de istihdam için de yatırım şart; yatırım için de finansman. Malumunuz enerjide dışa bağımlıyız. Tasarruf birikimimiz de sınırlı. Ne yapacaksın? Naçar faizle dışarıdan borç alacaksın. Günün sonunda bir de bakacaksın ki ürettiğin, borcunun faizini bile karşılamıyor.
Küresel sistemin çarklarına figüran olarak girdin mi sıra vatan toprağına gelir.
Ünlü işadamı
Cem Boyner 90'lı yılların ortasında "Güneydoğu'dan toprak satalım, borçlarımızı ödeyelim!.." demişti.
Bu kadar açık söylemezler artık, "demokratikleşme" falan derler ve
Kıbrıs'tan başlarlar vermeye. Vermeye başlayınca da, Anadolu bozkırına sıkışıncaya değin ver ver bitmez.
Sistemin icbar ettiği final budur.
***
Dünya sisteminden kaynaklanan küresel ekonomik kriz pandemi dolayımında hem daha erken baş gösterdi hem daha derinleşti.
Sistem eleştirisi üzerine vaktiyle çok yazdım. Son olarak da geçenlerde "Finans kapital sistemin içinde kalarak eklektik çözümler üretmek daha büyük çıkmazlara neden olabilir" dedim.
Soner Yalçın arkadaşımız da sistemin sebep, krizin sonuç olduğunu geçen gün yazdı.
ABD'de enflasyon son kırk yılın en yüksek oranına ulaştığı ve
FED sıkı faiz politikası uyguladığı halde
dolar değer kazanırken, benzer koşullardaki ülkemizde
TL neden itibarsızlaştırılıyor diye sorduğu sorunun cevabını haklı olarak dünya sisteminde buldu.
Türkiye işte bu sistemi sorguluyor.
Artık sıcak parayla büyümek istemiyor. Bir dönem tüm dünyada likidite bolluğunu fırsat bilip altyapısını tamamladı.
Şimdi sıra tasarruf, yatırım, üretim ve ihracatta.
Yaşadığımız sancılar bu "dönüşümün" karşılığı. Ya başaracağız ya başaracağız, başka yolu yok.