MİT'in
MOSSAD'a yaptığı operasyon neticesinde 4 ayrı ilde 15 casusu kıskıvrak yakalaması "milat" desek yeridir.
Operasyonda ele geçirilen 15 eleman değil, taşıdığı mesaj önemli.
Keşke diyorum...
İtirafçı olduktan sonra adını
"Aaron Goldsmith" olarak değiştiren
Reza Zarrab'ı CIA'nın ele geçirmesine de engel olsalardı. Neyse... MİT'in mezkûr operasyon başarısının üzerine durduk yere soğan doğramayalım.
Bunların eskiden olması şöyle dursun, aklınızdan geçirmeniz bile mümkün değildi.
Zaten MİT'in görevi CIA ve MOSSAD'a bilgi toplamaktan ibaretti.
Çok acıklı ama söyleyeyim: MOSSAD'a çalıştığı için yakalanan o 15 ajanın sahada yaptığı "hizmetlerin" benzerlerini eskiden MİT, kendi eliyle CIA ve MOSSAD'a veriyordu!
Bu konuda vaktiyle çok yazıldı çizildi.
Sadece eski MİT Müsteşarı Korgeneral
Fuat Doğu'nun şu sözlerini hatırlamak, meseleyi fehmetmek için yeterlidir: "Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, 'Beni Sinop'a götür' dese onu oraya götürmekle memurum..."
***
MOSSAD'a yapılan operasyon CIA'nın da canını çok sıkmıştır, bundan emin olabilirsiniz.
"Tam bağımsızlıkçı" ve "antiemperyalist" tavır söz konusu olduğunda, aralarında hiçbir fark yoktur.
ABD organizatörlüğündeki 10 ülke büyükelçisinin malum küstahlığının MİT'in MOSSAD operasyonuyla aynı zaman dilimine rastlaması
(rastlantı mı gerçekten?) nerden baksanız manidardır.
Bundan daha manidarı, mahut büyükelçilerin içişlerimize karışmasına değil de, bunlara hak ettikleri tepkiyi gösteren
Başkan Erdoğan'a karşı çıkan muhalefetimizin varlığıdır.
Ortak soruları şu:
"Kavala ve Demirtaş neden içerde?"
Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu da bu koroya eklendi. Yahut baştan beri vardı da ben yeni fark ettim. Kendisine naçizane önerim, bir zahmet
Diyarbakır'a gitsin; 16 yaşındaki
Yasin Börü başta olmak üzere 6-8 Ekim olaylarında öldürülen masumların ailelerine sorsun öğrensin. Daha meşakkatsiz öğrenmek istiyorsa, kimi etkinliklerde yan yana geldiği
Hüda Par yetkililerine sorabilir, onlar kendisini aydınlatacaklardır.
***
Gelgelelim, "Kavala ve Demirtaş neden içerde?" korosunun önde gideni
CHP'yi "biz aydınlatamayız."
Zira Kılıçdaroğlu'nun CHP'sini "aydınlatan"
HDP'dir. Tezkere konusunda aynı tavrı gündüz gözüyle göstermelerini de bu "aydınlanmaya" borçludurlar!..
İP Genel Başkanı Akşener de sanırım CHP İBB Başkanı'nı "aydınlatıyor."
Tam tersi de olabilir, bilemiyorum...
Demirtaş'ın siyasi çizgisini beğendiğini ilan eden İmamoğlu'nu
Fatih Sultan Mehmed'e benzeten
Akşener'in zımnen de olsa CHP'yle aynı kaynaktan "aydınlatıldığını" söylemek mümkün.
Geçen gün de saygıdeğer ablasının, İmamoğlu'nun yüzünde
Rabbi Yessir gördüğünü söyledi.
(Yunanistan ziyaretini "Atalarını ziyarete geldi" şeklinde yorumlayan Yunanlı gazeteciler düşünsün.)
Kendisi her fırsatta arkaladığı
Kavala ve
Demirtaş'ın yüzünde ne görüyor peki?
İP Genel Başkanı Hanımefendi (PKK'ya karşı olduğuna göre) PKK'yı
"Silahlı mücadele" tesmiye eden Demirtaş veya
"Silahlı muhalefet" olarak değerlendiren Kavala'da bizim görmediğimiz bir şey görüyor herhalde.
Saygıdeğer ablası gibi içtenlikli ve cesur olsun, gördüğünü söylesin. Her şeyi de ablasından beklemesin.