Herkesin bildiği darbımeseldir: "Şayet çözümün bir parçası değilseniz sorunun bir parçasısınız demektir."
Ne ki müstağrip aydınlarımız için durum tam tersidir.
Onlara göre, "sorunun" bir parçası değilseniz "çözümün" önünde sorunsunuz demektir.
Özellikle "mandacı aydınların" bir dönem matine-suare gündemden düşürmedikleri "Kürt sorunu" tanımları ve "çözüm" önerileri buna örnektir.
Hedefledikleri "çözüme" en uygun "sorunu" üretip tanımladılar!..
Daha baştan belli olan tek bir "çözüm" akredite edilmişti. Bunun dışındaki her çözüm önerisi itibarsızlaştırıldı, hatta ihanetle suçlandı. Bakmayın siz bunların bugünlerde iktidar cenahını eleştirmek için "Herkesi vatan haini ilan ediyorlar" şeklindeki mavallarına. Sırf bunların "çözüm" önerisini eleştirdi diye Gladyo tarafından kurşunlanan Kürt aydını OrhanMiroğlu'nu "cahş" (hain) ilan etmişlerdi.
Networkun resmi ve meşru Kürt'ü olmak için PKK'yla iltisaklı olmak şarttı. Zaten bunların kavline göre Kürt sorunu gerçekte PKK sorunundan ibaretti. Barış kelimesini ağızlarından düşürmüyorlardı ama ne zaman ki silahlar sustu, "Bu gerçek barış olamaz" diye dağlara vurdular. Hatta "Ne elde ettiniz de silahları bıraktınız!.."diyerek PKK'lıların önlerine yattılar.
Kürtlerin ontolojik haklarının gasp edilmesi gerçekte hiç umurlarında değildi. Çözüm şayet "çözülmeye" yani parçalanmaya neden olmayacaksa hiçbir "sorunun" hatta hiçbir Kürt'ün zerre kıymeti yoktu.
Dahası "çözülmeye" neden olmayan her faaliyeti mahkûm etmek için çatallı dilleriyle kırk dereden su getiriyorlardı.
"Kürt'üm" dediği için vaktiyle tutuklanan Şerafettin Elçi adına havaalanı açılınca felaket huzursuz oldular. Hatta "Erdoğan 20 milyon Kürt'ü hapishaneyedolduracak" dediler. Evet, bu denli tozuttular!
Kendisi de saygın bir Kürt şeceresine mensup olan merhum SalihMirzabeyoğlu, "Kürt sorunu" heyulasının yerine, "Kürt'ün meselesi ne olmalıdır?" sorusunu koymuştu. Gerçek soru budur...
E tabii "sömürge aydınlarının"meselesi sorun çözmek değil, koşulduklarıprojenin gereğini yapmaktır.
Tuhaftılar!..
Kürtlerin bir mezhebi yokmuş gibi veya Kürtlük sanki bir mezhepmiş gibi "Şiiler,Sünniler ve Kürtler" şeklinde fecaat tasniflere imza attılar.
Çözüm yani çözülme için tanımladıkları "Kürt sorununu" halletseydiler bu sefer de Almanya'nın patronajında "Alevilik sorununa" el atacaklardı.
Neyse ki şimdilik "çözümleri" ellerinde kaldı.
Lakin vazgeçmediler, projelerini gerçekleştirmek için yıkım ekibini konsolide ediyorlar.
Muhaliflerin dünyasını bunlar şekillendiriyor. Algı operatörleri bunların lakırdılarını pazarlıyor. Dijital feodaller de alabildiğine arkalarında.
Bunlara göre memleket, yandı bitti kül oldu. Hukuk yok, düşünce özgürlüğü yok, demokrasi yok.
Halbuki, Kuddusi Okkır'a cezaevini teneşir yapan da bunlardı, "Gazetecilikten tutuklanmadılar" manşetleri atanlar da!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.