Sinsi bozguncular fasılasız "çalışmanın" karşılığını sadece sosyal medyada değil (az veya çok) arazide de almaya başladılar.
Sağda solda işittiğimiz lakırdılardan belli.
Anlaşılan, "
Türkiye ne hale geldi" zokasını kimi "endişeli muhafazakârlara" da afiyetle yedirmişler.
O kadar ki, AK Partilileri "züht ve takva" üzerinden eleştiriyorlar; nerdeyse "bir lokma bir hırka" üzerinden.
Hey Allah'ım ya!..
AK Partililer şaşaa ve debdebe içinde yüzüyor da
Faik Öztrak'lar veya AVM'ler sahibi
İmamoğlu (haşa)
Ebu Zerr mi sanki?
Kaldı ki, AK Partili tüm zenginlerin toplam serveti, CHP'li zenginlerin yüzde 10'una tekabül etmez.
Nispet noktan yoksa eleştirinin de kıymeti olmaz.
Bir yanda AK Parti'nin içinde yer aldığı
Cumhur İttifakı var diğer yanda CHP'nin başı çektiği (gizli ve ezik paydaşları dahil)
Millet İttifakı.
Neyi kimle nasıl kıyas ediyorsun, her şeyden evvel buna dikkat edecek, karıştırmayacaksın.
***
Sağdan yaklaşan kimi sinsiler de AK Parti'yi "din ve ahlak" üzerinden sorguluyorlar.
Gelgelelim, sapıklığı mahkûm ettiği için linç edilen
Diyanet'e Erdoğan ve AK Parti sahip çıkarken bu muhteremler ağzını açmadılar. Hatta, "
Şimdi sırası mı?" diyenler bile oldu.
İçlerinde daha "sofistike" eleştiri yöneltenler de var.
Bencillikten, dünyevileşmekten, cep telefonundan yüzünü kaldırmayan gençlerden, deizmin yaygınlaşmasından şekvacı oluyorlar.
Sanki dersin tüm bunların müsebbibi
AK Parti?
Bu muhteremlere bakacak olursanız modernizmi AK Parti, dijital medyayı ve akıllı telefonları da Erdoğan icat etti.
Hayır yani, fikirde, sanatta, edebiyatta ne ürettiniz de AK Parti engel oldu?
Vaktiyle "Allah yürü ya kulum" deyince dört nala koşmuştunuz. Ne zaman ki mevki ve makamlarınızı kaybettiniz sıkı muhalif kesildiniz, tüm numaranız bu!..
Merak etmeyin, yalnız değilsiniz.
Elan aktif görevde öyleleri var ki, konumlarını kaybettikleri an sizden hiç aşağı kalmazlar.
***
Bir de seviyeden dem vurarak AK Parti'yi yerden yere vuran aklı evveller var.
Bunlara bakacak olursanız, AK Partililer entelektüel sefalet içinde, CHP'liler zehir mübarekler.
Bilmeyen de Mine Kırıkkanat'ı
Rosa Luxemburg, Yılmaz Özdil'i
Sokrates sanır.
Liyakat kelimesini de dillerinden düşürmüyorlar.
Genel Başkanları
Kılıçdaroğlu'nun Kapalı Maraş sorusu karşısındaki trajik halini tüm Türkiye gördü.
Şahsen içim acıdı...
Keşke Kovid-19 "mikrobunun" iflahını kesmenin ne kadar basit olduğunu anlatırken olduğu gibi hep komik olmayı başarabilse. Daha düne kadar "
diktatör" dediği
Sayın Erdoğan'a (fırıldak marifeti bir algı fotoğrafı
üzerinden) "
Eğildi" diyecek kadar acıklı
durumlara düşmese.
En liyakatli olanları da
Davutoğlu.
Arazide hiçbir karşılığı olmadığını görünce son günlerde iyiden iyiye "hırçınlaşmaya / huysuzlaşmaya" başladı.
Hele ona buna "yalancı" demesi yok mu!..
"
Okumadan imzaladım" dediği
İstanbul Sözleşmesi'ni en küçük ayrıntısına kadar okuduğunu (zaten o dönemde Dışişleri Bakanı olması hasebiyle okumamasının mümkün olmadığını) bu köşecikte kanıtlamıştım.
Yalanını yüzüne vurmakla kalmamış, cevap hakkı için de köşem açık demiştim.
Kaç zaman geçti, hâlâ kulağının üzerine yatıyor.