CHP İstanbul Belediye Başkanı
Ekrem Bey her geçen gün sermayeden yiyerek "havasını" kaybetmeye başlamıştı.
"Sermayeden" dediğim, seçim dönemi estirilen malum rüzgâr işte.
Kampanya ürünlerinin raf ömrü malumunuz sınırlıdır.
Ekrem Bey de gerek yaptıkları-yapmadıkları ve gerek söylemleriyle adeta tüy dikmişti.
"
Kahramanın yolculuğunu" üç-beş ayda kendi eliyle adeta mundar etti.
Yaptıkları dediğim
İSKİ zammı, yapmadıkları dediğim
de "
Temel Atmama Töreni"nden ibaret.
Şaka gibi ama gerçek.
İBB kurumsal sitesi bu töreni, "
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dünya belediyecilik tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve 'temel atmama' töreni yaptı..." şeklinde duyurdu.
Şaka yapmıyorum, açın bakın, arşiv ortada.
AK Parti'nin yerinde ben olsam Ekrem Bey'e hiç ilişmezdim, bırakırdım kendi haline; "dünya belediyecilik tarihinde diğer ilkleri gerçekleştirsin" diye.
Söylemleri mi?
Kaz Dağları için
Kanada Büyükelçisi'ni aradığını söyleyen,
yaprakların kendisini alkışladığını iddia eden bir insan evladının söyleminden ne olur?
Kaldı ki bir dediği bir dediğini tutmuyor, yüzüne vurulunca da "çok üzülüyor" işte.
CHP'li arkadaşlarla konuşuyorum. "Bundan olmayacak..." diyorlar; lakin, AK Partililerin eleştirilerine muttali olunca patolojik tepki gösteriyorlar.
Onları da anlamak lazım.
Onca zaman muhalefette bekle sonra biri gelsin "Temel Atmama Töreni" yapsın, diğeri daha gelir gelmez 25 milyon rüşvet skandalında arzı endam etsin, öteki güzel İzmir'imizi su kuyruklarına düşürsün...
***
Şaşacaksınız ama söyleyeyim: Ekrem Bey'i,
PKK / HDP'ye mesafe koymaması gibi belediyecilik dışındaki konular üzerinden eleştirmek ekmeğine yağ sürmektir.
Zaten (omuzundan tutup onu arabaya bindiren o gizli ellerin) belediyecilikte gözü yok.
Haliyle böylesi eleştiriler canına minnettir.
CHP oylarının çantada keklik olduğunu, İP tarzı milliyetçilerle de ittifak kurduklarını, bütün meselenin HDP'nin kontrol etmeye çalıştığı sosyoloji olduğunu öğretmişlerdir.
Onun için kayyum atanınca Diyarbakır'a koşup gitti ama Diyarbakır anneleri için kılını kıpırdatmadı.
***
Ekrem Bey'e biçilen rol belli. Erdoğan'ın karşısında konumlanmak. Sayın Erdoğan'la ısrarla baş başa görüşme isteği bile bu rolün gereğiydi.
Başkan Erdoğan bu tuzağa düşmedi.
"Senin Mansur Yavaş veya Tunç Soyer'den ne üstünlüğün var" dercesine diğer belediye başkanlarıyla birlikte Külliye'de kabul etti.
Ekrem Bey biraz da buna "
çok üzülüyorum" demiş olacak ki, kendini zabıta denetlemeye vurdu.
Ne ki çok geçmeden "
Kanal İstanbul" imdadına yetişti.
"Kahramanın yolculuğunu" Erdoğan nefreti üzerinden kurgulayan gizli eller fırsatını bulmuştu.
Müteahhit Ekrem Bey'e "Yaptırmayacağız" dedirterek muhataplık konumuna getirdiler.
PKK / HDP ve FETÖ gibi çok güçlü networke sahip örgütlerin yanı sıra Ortodoks CHP'liler, malum sol örgütler ve dışarıdan fonlanan STK'lar zaten hazır kıta arkasında.
Bunlara AKP'li fırıldaklar ve küskünler de eklendi.
ABD kanalı FOX TV'nin Portakal'ı da "Belki de Kanal İstanbul'un yapılmasını ABD istiyor" diyecek kadar tozuttu.
Uzun lafın kısası, zokayı yutturup bir taşla kuş sürüsü vurmaya çalışıyorlar.
Kemal Bey'in İnce'li kumpas adamlığından Mansur Yavaş'lı 25 milyonluk rüşvetine kadar bir yığın melanetlerini örtmeleri de cabası.