SanchoPanza'nın ifadesiyle zavallı ben; ne şapşikleri "kucaklayabiliyorum" ne de dostlarıma derdimi anlatabiliyorum.
"Kendi halinde müstakil gazete" değilim ki, yazıp çizip geçeyim.
Nihayetinde etten kemikteniz. Cansever'in dediği gibi ne gelir elimizden insan olmaktan başka.
Üstelik tek tabanca bir adamım. Öyle (Gül ve Davutoğlu gibi) aynı gün aynı dakikada tweet atacak kadar organize olabileceğim kimsem de yok. Muhalif güruhamaruz kalınca haliyle sinirlerimyıpranıyor.
Tahammül etmek için mizaha kaçmak istiyorum. Şapşikler huysuzlanmasın diye de mizahtan hoşlanmadığımı, ironiden artık zevk almadığımı söylüyorum.
Bu sefer de "muhteremler" huysuzlaşıyor.
Mesela biri kalktı, "CHP'lileri kucaklamak istediğine göre sağlam ayakkabı değilmişsin" dedi, iyi mi?
Bazen öyle kederleniyorum ki sigara paketlerinin üzerinde "öldürür / süründürür" yazıları yerine eski zamanlarda olduğu gibi "Ege ve Karadeniz tütünlerinden itinayla harmanlanmış tok içimli bir sigaradır" yazsa tekrar başlarım sigaraya.
Hadi kimi dostların idrak sorunu neyse de muhalif güruhun bunca yalanıyla nasıl baş edeceğiz?
Mizahtan ironiden başka mümkün bir yol görünmüyor. Sayın Sembolik 26 Haziran'da "Şunu işten çıkarayım bunu kovayım böyle şeyler aklımın ucundan bile geçmez benim" demişti, geçen gün çoğu gazeteci 50 emekçiyi kapının önüne koydu.
Güya herkesi kucaklayacaktı.
Gerginlikten kutuplaşmaktan da rahatsız olduğunu söyleyip durmuştu daha dün "herkes haddini bilecek" diye racon kesmeye başladı...
O değil de, "aklımın ucundan geçmez" lafına düştüm... Bunların akıllarının ucu hep böyle çalışıyor galiba.
CHP Milletvekili GürselTekin dostumuzun da aklınınucundan medyayı sınırlandırmakfalan geçmezdi ama iktidaragelince kendilerine yandaşolmayan gazetelere elkoyacaklarını söylemişti.
Sayın Sembolik "kucaklamacı" yalancı, Gürsel Bey ise düz yalancı.
Ne ki duyum alma (daha doğrusu uydurma) konusunda aralarında hiç fark yok.
Gürsel Bey dostumuz dünkü basın toplantısında, Ankara ve İstanbul'a kayyum atanacağına dair hazırlık olduğu duyumunu aldığını söyledi. SayınSembolikde BinaliYıldırım'ınİsmailKüçükkaya'dansoruları istediğiduyumunu aldığınıiddia etmişti.(Sonra da"Sembolik ileİsmail" aynı otelodasında görüşürkenkameralara yakalandı.)
Yalansız günleri, dakkaları yok.
Genel Başkanları Kılıçdaroğlu'nun "Doğu Akdeniz'de niye yokuz" yalanı kurumadan, CHP Milletvekili H. Pekşen, "Orman Bakanı İzmir'deki yangının söndürülmesine engel oluyor" dedi. CHP'nin bir başka milletvekili de (FETÖ medyasına göğsünü siper edenlerin önde gideni) aynı yalanı Kaliforniya'daki bir yangına ait olduğu ortaya çıkan görseller eşliğinde sürdürdü.
Artık yalanı "siyasalyöntem" olarak kullanıyorlar.İçlerinde kim dahabüyük yalancı işte orasınıkestiremedim.
Gürsel Tekin hiç utanmadan "Saray'ın Van Kayyumuilk iş Atatürk resmini indiriyor,Erdoğan resmini astırıyor..." diyebiliyor.
"Erdoğan nefreti" ve Atatürk hassasiyeti üzerinden "Atatürkçü sosyolojiyi" PKK-HDP'ye "alıştırma" gayretini anlıyorum da gündüz gözüyle bu kadar pespaye yalan olur mu?
Van Valisi, Atatürk'ün fotoğrafının yerinde durduğunu bizzat Gürsel Tekin'i arayarak anlatıyor; Gürsel Tekin de yalanı yüzüne vurulduğu için üzüldüğünü söylüyor ama o pespaye yalanları içeren tweetlerini silmiyor.
Bu karakteri dostuma hiç yakıştıramadım. Yalçın Küçük her defasında Gürsel Tekin'in "Cemaatçi" yani FETÖ'cü olduğunu iddia etmişti.
Biz öyle diyemeyiz, elimizde somut delil yok. Ama ahlaken FETÖ'cü olduğunu da artık tartışamayız.
Yazık ki yazık, FETÖ'cülükten daha az iptizale uğratacak şey değildir bu.
Üzüldüm, gerçekten çok üzüldüm.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.