Asuman Hanım Vay
Biz, tarihi çalınmış bir milletiz. Hiç kimse hırsızların yakasına yapışmıyor. Biz yapışacağız; 'Gel bakalım arkadaş', diyeceğiz, 'beni anamdan babamdan etmenin hesabını ver bir!.. Kimin uşağı olduğunu söyle ki, senin gibi bir pislikle elimi kirletmeyeyim, efendini geçireyim avucuma...'
Böyle demişti Kemal Tahir üstadımız yıllar önce.
Evet, tarihi çalınmış bir milletiz, hakikat bu! Oğuz Atay tevekkeli "bize en uzak tarih yakın tarihimiz" dememişti.
Lakin...
Öyle "değişik" zamanlara çattık ki yakın tarihimiz şöyle dursun, günümüz / gündemimiz çalınıyor da ruhumuz duymuyor.
Üstelik, "efendini söyle" demeye de hacet yok hiçbir algı operatörüne.
Biliniyor hepsi. Kendilerini de saklamıyorlar zaten.
Kaldı ki "efendisini" eline geçirip de ne yapacaksın; hangi sosyolojiye deşifre edeceksin?
Nicedir sosyolojiyi zehirliyorlar diye feveran ediyorum, duyan var mı?
***
"Erdoğan nefreti" zerk ettikleri sosyoloji artık istedikleri kıvama geldi. Yıllar yılı (özellikle de 2011'den sona) boşuna uğraşmamışlar demek ki.
Öyle bir kıvam ki bu...
PKK liderlerinden Karayılan'ın kendi haber sitelerinde yer alan, "Bu seçimler çok önemli. AKP ve MHP'ye verilecek her oy 'PKK katliamını onaylıyorum, PKK'yı vur ve öldür' demektir..." sözü bile malum sosyoloji üzerinde hiçbir etki yapmadı.
FETÖ'cü kaçakların açıklamaları da öyle.
Diyeceksiniz ki, "nefret" tek başına bu denli "körlük" yapar mı?
Yapar.
Hele hele biz vatan derdindeyken iktidardan ikbal devşirme peşinde koşan onca mürai, onca Asuman olduktan sonra.
***
Ola ki zehrin etkisi azalır da şu soruyu sorarlar diye de önlemlerini almışlar.
Soru mu?
Mesela şu: "Düşmanlarımız neden bizi destekliyor arkadaş, bizimle neyi elde etmeye çalışıyorlar?"
Önlem mi?
Algı operatörlerinin alayı önlemden ibaret. Mesela, Amerikan kanalının Portakal'ı mezkur sorular sorulmasın diye "hizmet" veriyor.
Son derece de kurnaz. Sözünün etkisini artırmak, tarafsızmış gibi yapmak için "Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a 'diktatör' diyorsun ama sen de ondan farklı değilsin" yollu çıkışlar yapıyor.
Bilmeyen de lafını kimseden esirgemediğini sanır.
Halbuki, Erdoğan'a "diktatör" demek için siyasi çekim merkezi olmaktan çoktan çıkmış Kılıçdaroğlu'nu araçsallaştırıyor sadece.
Madem lafını kimseden esirgemiyor, "30 bin nasıl oldu da 12 bine düştü" diye sorsa ya!
Bir de karşılıklı demeçleri öyle kurguluyor ki olursa o kadar olur.
28 Şubat sürecinde geceler boyu süren tartışmalarda kitleler nezdinde mahkum edilmek istenen taraftan zayıf konuklar seçilirdi.
Portakal aynı şeyi "demeçler" üzerinden kreşendoyla yapıyor.
Üstelik hem Mehmet Baransu'nun hem de Baransu'ların bir dönem mağdur ettiği Soner Yalçın arkadaşımızın takdirini kazanabiliyor.
Baransu bir defasında Portakal'ın vefat eden babası için hatim indirdiğini, duasını da Portakal'a bıraktığını söylemişti.
Soner Yalçın arkadaşımız da "Fatih Portakal kardeşim gerçekleri halka anlatmaya devam edeceğiz" diyerek, Portakal'ı arkalamıştı.
Portakal da zaten "gerçekleri" anlatmaya doyamıyor.
Kâh "Andımız" üzerinden Bahçeli'ye sallayıp "Ne mutlu Türküm diyene" konusunda hassasiyet gösteriyor, kâh "Türkiye PKK'ya teşekkür etmeli" diyerek terör konusunda "hassasiyet" gösteriyor.
Tıpkı hem AK Partili hem değil, hem içerde hem aklı dışarda Asuman gibi.
Ah yere yakın Asuman, son günlerde nasıl da kıpır kıpırsın!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Çok ah aldın!.. (27.11.2024)
- Bu millet bu savaşa girmez (26.11.2024)
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)