‘İktidar goygoyculuğu’
Eleştirel mesafeyi özenle korumak zorundayız. İktidarların azığı eleştiri, zehri goygoyculuktur.
Arşiv ortada; son 10 yıl boyunca her fırsatta bunu söyledim, söylüyorum.
Bugünlerde iktidarı eleştirdiğimiz için "itilip kakılıyoruz" diyenlerin, FETÖ ile kapışmadan önceki dönemdeki eleştiri hakkımıza ne kadar tahammülsüz olduklarını da unutmuş değiliz.
Neyse, devam edelim:
Övgülere değil eleştirilere dikkat kesilmeli, azami ihtimam göstermeliyiz.
Yüzümüze karşı bizi destursuz övenlerin genellikle bir beklentisi olduğunu da hesaba katmalıyız.
Fikrettiğini söylemeye cesaret edemeyip kuytu köşelerde "mıymıy" konuşanlarla alınacak hiçbir yol yoktur.
Dahası, arkamızdan kuyumuzu kazanlar veya menfaati bittiğinde en şedit biçimde karşımıza dikilenler de bunlardır / bunlar olacaktır.
Eleştiri her şeyden evvel emek ve cesaretle maluldür.
E tabii sahici eleştiriden bahsediyorum, karın gurultusundan değil. (Malumunuz, eleştiri salt "yergi" demek değildir. Eleştirinin daha ne olduğundan habersiz olan hamakat ehlinin eleştirisinden de bir şey çıkmaz.)
Cemil Meriç "hakikati birlikte aramalıyız" demişti.
Riyakârlarla hakikat yolculuğu yapılmaz.
Eleştirinin olmadığı yerde, hadi "putlaştırma" demeyelim, "yozlaşma" başlar.
Yanlışa yanlış demezseniz, "pazarlama elemanına" dönüşürsünüz de haberiniz olmaz.
Fakat…
İktidarı eleştirmek başka, yıkım ekibinin memurluğuna koşulmak, sinsice "siyaset hırsızlığı" yapmak, müstevlilerin "kullanışlı aptalları" olmak başkadır.
Hele hele, "Atlantik emperyalistleri nasılsa kaybetmez" düşüncesiyle alınan pozisyona uygun lakırdılar etme çakallığı bambaşkadır.
Şu bir gerçektir: Topyekûn saldırı olduğu yerde "analiz" biter, "angajman" başlar.
İmdi, 2011'den beri Erdoğan'a karşı başlatılan harici ve dahili ötekileştirmeye, şeytanlaştırmaya, hülasa, psikolojik harbe eşlik edercesine "malzeme" sunmak eleştiri kapsamına girmez.
Hatta adamlık kapsamına da girmez.
Zira "diktatör" söylemleriyle Irak'tan Libya'ya kadar yapılanlar ortada.
Malum AKP'lilerin sureti haktan görünerek yaptıkları da düpedüz kahpeliktir.
Şen kahkahalar eşliğinde, "Her şeyi de FETÖ'ye bağlıyorlar… Üst akıl da neymiş" diyorlardı, 15 Temmuz gecesi FETÖ'nün ne olduğunu gördüler, mahcup oldular.
Ne ki, cibilliyetleri elvermediğinden olsa gerek mahcubiyetleri uzun sürmedi.
15 Temmuz hiç olmamış gibi kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Bilmeyen de bunların "eleştiri hakkına" çok düşkün olduklarını sanır!
Merhum Akif Emre, Prof. Mahmut Erol Kılıç ve fakir sırf "Hocanızın" Suriye politikasını eleştirdiği için "ölüm bildirilerine" maruz kaldığında neden ağzınızı açıp tek kelime etmediniz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Çok ah aldın!.. (27.11.2024)
- Bu millet bu savaşa girmez (26.11.2024)
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)