Hiç insan o yazının altında poz verir mi?
Nerden baksanız çok tuhaftı...
Olanca kariyerini "cemaatleri" ve "İslamcıları" jurnallemekle kazanan bu "solcu /sosyalist" eleman son günlerde "cemaatleri" kendine dert edinmişti.
Nasıl mı?
AK Parti'nin ("irtica" veya "gerici" diyemeyeceği için) "yerli ve milli değil" diyerek "cemaatleri" bitireceğini savlamıştı.
Nasıl olduysa artık...
AKP'li fırıldaklar, gevşekler, mezhep savaşçısı müfteriler ve özellikle de FETÖ'cülerle aynı dertten muzdarip hale gelmişti.
Ne zaman mı?
PKK'nın silah bırakmasının söz konusu edildiği 2013'te Kandil'e koşmuş, "Silahlarınızı bırakmak ağırınıza gitmiyor mu?" kıvamında sorular sormuştu.
En ilginci de çadırda çektirdiği fotoğraftı.
O kadar ki (söz konusu yazımda da anlattığım üzre) kim terörist, kim gazeteci belli değildi.
Öcalan posterinin altındaki masa başında Çakır Ruşen oturmuş, Duran Kalkan da masanın köşeciğine iliştirilmiş sandalyede elleri dizlerinde ilgiyle dinliyordu.
Gelgelelim, Çakır Ruşen'in bundan daha acayip bir fotoğrafı vardı.
Gezi çocuklarının kırıp döktükleri NTV'nin canlı yayın aracının önündeki o mağrur ve küstah fotoğrafı...
Dündar Can'cık'la yan yana iki terörist gibi poz vermişlerdi hani.
Medya mensubu bu iki elemanın medya aracının önündeki o müstekreh fotoğrafını NTV bile sorgulamadı.
Müstevli medyası Gezi desisesini öyle arkalamıştı ki "ötekileştirilmeyi" göze almadan sorgulamak mümkün değildi.
Wall Street Journal'ın Gezi olaylarıyla ilgili tüm haberlerden abonelik ücretini kaldırdığını hatırlatalım da varın gerisini siz hesap edin.
"Orantısız zekâlarını" yansıttıkları aracın üzerindeki yazıları sansürsüz iktibas etmeye terbiyemiz elvermez.
Sayın Erdoğan'a hakaretlerin bini bir paraydı.
En tepeye de büyük harflerle "imzalarını" (G.T) atmışlardı. (Google marifetiyle isteyen bu terbiyesizlerin "imzasını" görebilir. Ey "genç çeri" iki harfin arasında nokta yerine başka bir harfi göreceksin, sakın şaşırma.)
İş bu Çakır Ruşen adlı elemanın öyle kin ve nefretle gözü dönmüştü ki kendi ayağıyla G.T altına girip poz vermişti.
Bu dostlarının itirafçılığı" veya mihmandarlığıyla Olivier Roy'ların saha elemanı gibi çalıştı.
"Bu yıl hac mevsimi kurban bayramına rastlıyordu" şeklindeki ifadelerle "dindarlaşmanın" vahametini anlatan 80'li yılların NOKTA dergisinde acar muhabirlik yaptığı dönemde, kimseciklerin varlığından haberdar olmadığı Adnan Oktar'ı keşfetmiş, defaatle gündeme getirmişti.
O kadar ki, "elemanın" sayesinde Adnan Oktar da kendini keşfedip "yapılanmaya" girişmişti.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İkisinin de üstünde ne var? (28.11.2024)
- Çok ah aldın!.. (27.11.2024)
- Bu millet bu savaşa girmez (26.11.2024)
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)