Yaklaşık iki hafta evvel ("Sıradışı Tarih" programında) TurgayGüler ve Prof. MehmetÇelik'le birlikte Muharremİnce'yi canlı yayına davet ettik.
Madem "yandaşlar beni televizyona çıkarmıyorlar" diyorsun, hadi buyur, dedik.
"Sana istediğinkadar süre,sabahlara kadarkonuş..."
Gelmedi.
Hem meydanlarda beni programlarına çıkartmıyorlar deyip hem de davete icabet etmemesinin elbette bir nedeni olmalıydı.
Turgay Güler, Muharrem İnce'nin haber yolladığını, ancak kendisinin belirlediği sorular sorulursa programa çıkacağını söylediğini Twitter marifetiyle açıkladı.
Sipariş soru sormayı bir gazeteci kabul eder mi? Elbette etmez, Turgay da etmedi zaten.
Peki, bir cumhurbaşkanı adayı (hatta herhangi bir insan evladı) sipariş soru ister mi?
Aynı cümle içinde üç yalanı (rektör, dekan, albay) yılanın belini kıracak kıvraklıkta "sallayabilen" bir polemikçi, "iftiranın daniskasını atarım" diyecek kadar enteresan bir karakter sorulardan neden kaçsın?
İşin içinde başka bir iş vardı.
Ne zaman ki ErsinRamoğlu ve Fuat Uğur'unyazılarını okudum, anladım.
Sadece anlamadım; İnce'nin yerine benimyüzüm kızardı.
Demek, o sorudan kaçıyordu!
Şayet o soruyu bana sormayın deseydi, kendini ele verecekti. Kurnazlık yapıp, soruları topyekûn belirlemek istemişti.
O soru ne miydi?
***
Önce Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur'u dinleyelim:
"Sizler Muharremİnce'nin çok değil bundan9 yıl önce Fatma B. adlıkadının kapısına dayanıp'Çok abazanım çabuk gel'demesini neden gündemegetirmiyorsunuz? Burada tacizeuğrayan, dava açtığı içintehdit edilen ve hatta davadanvazgeçmesi içinrüşvet teklif edilenFatma B. hiçkorkmadan ortayaçıktı ve başınagelenleri anlattıüstelik..."
Şimdi de gazetemizyazarlarındanErsin Ramoğlu'nakulak verelim:
"O günler İnce'nin avukatıHalukPekşen'le bu konuyu konuşmuştuk. Söyledikleri kulağımda. Arınç'ın dedikleri de. 'Dokunulmazlıkdosyaları içinde 'cinseltaciz' iddialı tek dosyaMuharrem İnce'nin dosyasıdır(...)Bu güne kadarcinsel taciz iddiasıyla birmilletvekili hakkında fezlekedüzenlenmemişti. Muharrem İnce bir ilktir' demişti..."
***
Yanlış anlaşılmasın. Ahlakçı falan değilim. En kestirme ifadeyle ahlakçılık, ahlakın araçsallaştırılmasıdır çünkü. İnce eşini aldattıysa onunla eşi arasındaki meseledir.
Hülasa, özel hayatıdır, kimseyi alakadar etmez.
Ne ki, buradaki mesele aldatmaktan ibaret değil, cinsel tacizden bahsediyoruz.
Yani, dünyanın her yerinde yüz kızartıcı kabul edilen suçtan.
Cinsel tacize uğradığını iddia eden (CHP Kadın Kolları'nda görev yapmış, Atatürk Düşünce Derneği üyesi) hanımefendinin açıklamalarının internette videosu var.
Böylesi korkunç iddialara maruz kalsaydım değil cumhurbaşkanı adayı olmak, sokağa çıkmaya utanırdım.
Zira bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir.
Muharrem İnce'nin sipariş soru istemesini, başka bir ifadeyle, cinsel taciz sorusundan kaçmasını anlıyorum.
Ama bundan daha ne kadar kaçabilir ki?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.