Esad güçlerinin Şam'ın Doğu Gutabölgesine düzenlediği saldırılarda,aralarında çok sayıda kadın ve çocuğunbulunduğu 1.300 kişinin öldüğü söylenmişti.
Ne zaman mı?
Tee 2013'te.
Yani, üç gün evvel 78 sivilin hayatını kaybetmesine neden olan hunhar saldırıdan bahsetmiyorum.
O vakit de kimyasal silah kullanıldığı öne sürülmüş, iç parçalayıcı birçok fotoğraf ve görüntü uluslararası toplumun dikkatine sunulmuştu.
Ne mi olmuştu?
Ne olacak, hiçbir şey.
Pardon, çok şey olmuştu ama beklenenin tam aksine. ABD birdenbire Esad'ın çağdaş, laik ve alternatifsiz olduğunu keşfetmişti. Dahası, "Tek hedefimiz DEAŞ'tır, gerekirseEsad'la da çalışırız" moduna girmişti. (Elaman Ertuğrul bile Esad'ı kastederek, "Bu adamın nesi bize battı" demeye başlamıştı.)
Üstelik...
O vakitler Suriye'ye girmesi için Türkiye'yi habire "fiştekledikleri" halde.
"Fetullah'ın kapatma aydınları" da "Reyhanlı maliyettir" diyerek Suriye'ye bir an evvel girilmesini istiyorlardı.
Sonra ne mi oldu?
2013'te kimyasal silah kullandığı iddia edilen Esad ve Suriye sıkıştırılacağına, Türkiye ve Erdoğan "dahili ve harici bedhahlar" tarafından sıkıştırıldı.
Hatta kripto FETÖ'cü bir CHP milletvekili...
Türkiye'nin Suriye'de kimyasal silah kullandığını öne sürecek kadar korkunç bir ihanete imza atmıştı.
***
Wikileaks belgelerinde açık ve net bir şekilde yer aldığı üzre Sayın Erdoğan müstevlilerin Suriye'de kurdukları tuzağa düşmedi.
Ayrıca... Dick Cheney'in ulusal güvenlik danışmanı John Hannah, Foreign Policy dergisinde şunu yazmıştı: "Erdoğan'ın, Türkordusunu, Suriye'de 'süregelen karışıklığı'neticelendirmek için kullanmakistememesine Obama çok bozuldu..."
Suriye'de kurdukları tuzağa düşmemenin bedelini ödetmek için...
ABD taşeronu FETÖ'nün MİT TIR'larına düzenlediği saldırı üzerinden Türkiye "terörüdestekleyen ülke" ilan edilecek, Erdoğan da Lahey'de "savaş suçlusu" olarak yargılanacaktı.
Sufle alan kimi CHP'li yetkililer de "Erdoğan Lahey'de yargılanacak" diye sevinç çığlıkları atıyorlardı.
Havasını soludukları, suyunu içtikleri bu ülkenin "terörist ülke" yaftasını yemesi umurlarında bile değildi.
***
Müstevlilerin kurduğu tuzak belliydi...
Ya 11 Eylül 2001 saldırısının ardından Kissinger'ın hedef gösterdiği gibi Müslümanlar arasında bitmez tükenmez bir mezhep savaşına tutuşacaktık ya da binlerce TIR dolusu silahla destekledikleri terör örgütü üzerinden bölünmeye "eyvallah" çekecektik.
Malumunuz, eyvallahımız olmadı; direndik, direnmeye de devam ediyoruz.
Bunun için de Rusya ve bölge ülkeleriyle sıkı bir işbirliği içine girdik.
Peki 2013'teki o katliamı iplemeyen ABD'ye ne oldu da Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin Ankara buluşmasından hemen sonra ayağa kalktı?
Hem de, "BM Güvenlik Konseyi ne karar verirse versin kimyasal saldırıya karşılık vereceklerini" açıklayacak kadar.
İsrail terör devletinin Filistinlileri katletmesini fasılasız destekleyen ABD hangi ara Ortadoğu halklarını dert eder oldu?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.