Türk Sinemasının en velud yönetmenlerinden Orhan Aksoy'un bence en iyi filmidir "NeşeliGünler."
"Gülen Gözler" de Ertem Eğilmez'in en iyi filmlerindendir.
Her iki filmde de geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Münir Özkul başroldedir.
Bu filmlerin ortak özelliği her yanıyla "yerli" olmalarıdır.
Birçok Yeşilçam filmininaksine yaşam tarzı nakletmeye/özendirmeye soyunmayan,"modern zamanların"birey eksenli bencilliğine karşı "genişaile" eksenli diğerkamlığı merkeze alan eliayağı düzgün işlerdir.
Gelgelelim...
Saygıdeğer köşe yazarı arkadaşımız Nagehan Alçı bu filmlerde kadın düşmanı atmosferin tohumları ekildiğini, o çok güldüğümüz "NeşeliGünler"indekadına karşı şiddeti normal gösterdiğini söylüyor.
Diyor ki: "Biz kadınlar bu gerçeğigörmeliyiz ve bize yutturulmak istenenbu 'erkek nostaljisi'ne aldanmamalıyız..."
Turşu suyu (sirkeyle mi limonla mıyapılır) tartışması yüzünden boşananKazım Efendi (Münir Özkul) ile SaadetHanım'ın (Adile Naşit) çocuklarının duygusalbaskıları sayesinde yeniden evlenmelerinianlatan "Neşeli Günler"de"kadınlara yutturulmak istenen" nedir,doğrusu anlamadım.
Biz erkeklerin, Münir Özkul'un vefatı vesilesiyle andığımız o filmlerden nasıl bir "erkek nostaljisi" terennüm ettiğimizi de anlamadım.
Mezkur filmlerin "kadın düşmanı" olduğunu yan karakterlerin üzerinden okuma biçimini hiç anlamadım.
Aynı mantıkla aynı film erkek düşmanı ve hatta evlat düşmanı da ilan edilebilir.
Hele amcaların hiç şansı yok, onlara külliyen düşman bir film denilebilir: "Atma Ziyaaaa!.."
***
"Ali Kaptanoğlu" müstearıyla birçok filmin senaryosunu yazan Attila İlhan bir defasında şöyle demişti: "Yeşilçam işe başladığızaman, Beyoğlu'ndabir tek Taksim SinemasıYeşilçam filmi gösteriyordu(...) Diğerlerinin hepsiAmerikan filmi gösteriyordu. 1960'lara geldiğimizde,Amerikan filmigösteren tek sinema kalmıştı,Emek Sineması. Öbürlerininhepsi Türk filmi gösteriyorlardı (...)Türk sineması, piyasadan Amerikansinemasını kovmuştu..."
Sırf bu nedenle bile "Neşeli Günler"başta olmak üzre o dönem Türk sinemasısaygıyı hak ediyor.
***
Cem Yılmaz son filmi "Arif V 216" işte o döneme bir saygı duruşu mesabesinde. Attila İlhan'ın eniştesi (Çolpan İlhan'ın eşi) Sadri Alışık da o dönemin en etkili aktörlerinden biriydi.
Canlandırdığı karakterlerden biri de "Gönlü Bol Arif"ti.
Cem Yılmaz'ın "Gora"dan beri canlandırdığı karakterin adı da Arif.
Zaten "rol modeli" de Sadri Alışık.
Son filminde, Sadri Alışık'lı Ayhan Işık'lı yıllara gitmiş. Kerem Alışık'ı da babasının oğlu rolünde oynatmış. (Çok da iyi etmiştir.) Lakin...
O filmlerdeki safiyet ve masuniyeti, Afrika yerlilerine şefkatle yaklaşan beyaz adamı anıştırırcasına "görmek" maharet değil. Cem Yılmaz'a naçizane tavsiyem, o yıllara gitmek yerine o yıllardan günümüze (Dersu Uzala misali) "Gönlü BolArif" olarak gelsin.
Bak o zaman (gişeden maada) yer yerinden oynamıyor mu?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.