Fethi Naci bir defasında, "Evet,Türkiye'de roman var" demişti,"Ne kadar futbol varsa okadar."
Merhum, sıkı bir eleştirmendi. Cemal Süreya'nın, "Onu Türk edebiyatından çıkarsak, edebiyatın dengesi bozulur" dediği kadar da etkindi.
Futboldan anlar mıydı, bilmem.
Fakat Türkiye'de yaşayan herkesin futboldan "anladığına" muhakkak muttali olmuştu.
Yine de "tüketiciyi" hedefe koymamıştı.
Mesela, "Türkiye'defutboldan ne kadaranlayan varsa, romandanda o kadar anlayanvar" yollu bir "ironi" denemesindebulunmamıştı.
Söz konusu "aforizmasıyla" her şeyden evvel, üretilene / üreticiye vurgu yapmıştı.
Gelgelelim, üretilenle tüketilen veya üretici ile tüketici birbirinden bağımsız değil, tam aksine, kompakttır.
"Ne kadar ekmek, o kadarköfte" misali.
***
Fethi Naci'nin mezkûr sözünü "alan daraltarak" ifade etmek gerekirse, "Türkiye'de ne kadar futbol kültürü varsa, o kadar da futbol vardır" denilebilir.
Futbol kültürü mü?
Tribündeki seyircinin desteği veya protestosundan (yorumcusu, yazarı, ilgili televizyon programlarıyla) futbol medyasının alayına kadar her şey.
Futbolumuz, hırçınlık yaptığı için kırmızı kart görerek takımını eksik bırakan futbolcuyu alkışlayan taraftar kültüründen bağımsız değildir.
Futbolumuz...
Dünya kupası elemelerinde olduğu gibi işler yolunda gitmediğinde, "altyapıyok" yollu anakronik ezberlere sarılan yahut bir günah keçisi üretip üzerine çullanan futbol yorumcusundan da bağımsız değildir.
***
Kanaat kültürünün hâkim olduğu topraklarda kolayından "mutmain" olabilen futbolcunun önüne hangi hedef nasıl koyulmalı?
Buna kafa yoran var mı?
"Tamam işte; Bayrampaşa'dadoğdum Barcelona'da top koşturdum;para ise para,şöhret ise şöhret, dahane..." kanaatiyle malul ArdaTuran'a sadra şifa sözü olanvar mı?
Yanlış anlaşılmasın, "hırs" kadar "kanaat" da hayati önemi haizdir.
Aralarındaki denge önemli. Zaten denge bozulunca, "iş ahlakı" da bozulur.
Lakin...
Kanaat olanla yetinmek değil, olamadığına ulaşmak için (şike, doping vs.) her yolu mubah gören "hırsa" fren koymak demektir.
***
Albert Camus, "Ben futboldan ahlakı öğreniyorum" demişti.
İster futbolcu olsun ister teknik adam, hırs kanaat dengesini tutturmadan tastamam "profesyonel ahlakı" olmaz.
Profesyonellik aymazlık, nobranlık demek değildir; bedel ödemeyi baştan göze almaktır.
Mesela, ligde tutunmayı hedefleyen iki takımdan kendi evinde toplam 10 gol yiyen Ersun Yanal kendisi istifa etmeliydi.
Bunu yapmadığı gibi tazminat peşine düştü.
Ersun Yanal'ın ön adı Kâzım'dı. (Kâzım'ın sözlük anlamı, hırsını dizginleyendir.)
Rivayet olunur ki...
Yönetim kurulunda tazminat pazarlığı yapan Kâzım Bey'e, "Çık dışarı..." denildi.
Şayet hırsını kanaatle dengelemeyi bilseydi...
Başarısızlığını kendisine "dışarı çık" diyenlerle paylaşır, "Birlikte çıkalım..." diyebilirdi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.