Kalbimizde ne çok kabir var
Güzel öneri.
Lakin ben öyle yapmam, ne zaman canım sıkılsa, gazetelerdeki ölüm ilanlarını okurum.
Genellikle varsıl veya tanınmış insanların ilanlarıdır, ama olsun; tanımadığım insanların cenazelerine gitmekten iyidir.
Çünkü ne zaman tanımadığım insanların cenazesine gitsem ben hep anneme ağlarım.
Bilmeyen de sanki cenaze sahibi benmişim gibi gelir, taziyede bulunur, bir tuhaf olurum.
Öyledir.
Öyledir de Akif (Emre) abim ve Ayşe Şasa ablam gitti gideli ben ölümü değil, yaşamı yadsıyorum.
Berat Demirci, "Kalbimdeki kabristandan bir köşecik" başlıklı yazısında, "Ölüm tadımlıktır, insan gerçekte ölümsüzdür..." diyor.
"Ölüm tadımlıktır..."
Ne mükemmel bir ifade.
Ayşe Şasa'yı anlattığı mezkûr yazısında, "Ayşe Hanım eline telefonu alarak herkesle bağ kuruyor; aynı zamanda birbirinden uzak nice insanı birbirine bağlıyordu..." diyor.
Aynen dediği gibiydi.
Mesela, fakiri (dünya gözüyle hiç görmediğim) Berat Demirci'ye böyle bağladı.
Hadi birlikte okuyalım:
"Can sıkıcı her durum onu daha yoğun etkilerdi, derhal telefonda sesli olarak yedi defa 'İnşirah Suresi' okumamı isterdi. Okurdum ve elbette okuyana da inşirah gelirdi (...)
Hastaneye kaldırıldığı sabahın gecesinde, çok geç bir saatte aradı. Metin idi, inşirah istedi (...)
Sonra hastanede telefonla görüştük iyi olduğunu söyledi ve ertesi sabah hatlar kökten kesildi (...) Sonra kabrini ziyaret ettim.
Dostların eğer yüzüne, eğer gıyabına Mülk Suresi okumak bazı ahvalde âdettendir, okudum.
Bu faniden göçenlerimizi özlüyoruz, aynı zamanda da onlarla beraber yaşıyoruz.
Hatıraları yaşatmayı değil, bizzat yaşamayı kastediyorum.
Burada biten hayatlar, bizim hayatımızda sürüyor. Günün birçok saatinde 'varmış gibi' yaşantı anlarına giriyorlar, bazen 'hâlâ beraber yaşıyormuşuz kadar' da etkililer.
Ayşe Şasa merhume, benim için öyledir.
Şimdi Kuran'dan ne okursam okuyayım, sonuna mutlaka bir 'İnşirah' ekliyorum.
Âdettir, evvel giden bir dostu yâd ettiğimizde 'Canı rahmet istedi!' denir.
Kalbimde sayısız kabir var şimdi; hepsini, demi demine hatırlıyor ve hatıralarına ayrı ayrı hürmet ediyorum.
Rivayet o dur ki, kişi kabre konulduğunda bir an canı bedenine girermiş ve uzaklaşan dostlarının ayak tıpırtılarını dinlermiş.
Müşkül, dostlarınızın uzaklaşan ayak seslerini sağken dinlemektir.
Her ayak sesi canınızı yakar.
Dilerim, kabirden sonra da sürecek dostluklarınız, dostlarınız olsun."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İkisinin de üstünde ne var? (28.11.2024)
- Çok ah aldın!.. (27.11.2024)
- Bu millet bu savaşa girmez (26.11.2024)
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)