Acılar hep taze
Üzerinden tam 1 yıl geçti... Acıları ise hala o günkü gibi taze... 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri, Türkiye o gecenin sabahında belki de böylesine büyük bir yıkım olduğunu tahmin etmiyordu. Art arda yaşanan iki büyük depremin merkez üssü Kahramanmaraş olarak görünse de yıkım o kadar büyüktü ki tam 11 il ve milyonlarca insan etkilendi.
Deprem gecesinde kimileri sabah işiyle ilgili, kimileri ailesiyle neler yapabileceği hayalleriyle uyudu. Kimileri de iş yerinde gece mesaisinde işinin başındaydı. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde saatler 04.17'yi gösterdiğinde ise adeta yer kabuğu beşik gibi sallanmaya başladı. Depremin büyüklüğü tam 7.7 idi. İnsanlar uykudan uyanıp kalktıklarında, ayakta durmaları bile mümkün olmadı. Öylesine büyük bir sarsıntıydı, binlerce vatandaşımızın evlerinden çıkmaya dahi fırsatı olmadı.
Felaketin boyutları ise gece sabaha dönüp gün ağardığında ortaya çıktı. Depremin etkilediği 11 ilde yıkılan binaların yanı sıra neredeyse hasar görmeyen yer kalmamıştı. Yollar yarılmış, tarım arazileri yer değiştirmiş, tren rayları bile oyuncak gibi bükülmüştü...
Haber duyulur duyulmaz tüm Türkiye, tek yürekti. Devletin tüm imkanları bölgeye seferber olurken, yurdun dört bir yanında ise Anadolu insanı zorlu kış şartlarına rağmen engel tanımadı. İş makinesi, kepçe, battaniye, giyecek, yiyecek... Tır şoförleri o devasa araçlarıyla frene basmadan yol gitti saatlerce... Bir an önce bölgeye ulaşmak yaraya merhem olabilmek için. Tüm bunlar yaşanırken bu kez Elbistan ilçesinde saatler 13.24'ü gösterirken 7,6 büyüklüğünde bir deprem oldu. Hasarlı birçok bina bu ikinci depremle tamamen yıkıldı. Ancak kurtarılacak canlar, sarılacak yaralar vardı. Devlet millet el ele iğneyle kuyu kazar gibi enkazdan yaralıları çıkarmak için seferber oldu.
Bazen saatler bazen günler sonra enkazdan sağ olarak çıkarılan vatandaşlarımız tarif edilemez mutluluklar yaşattı. Bazen de Türkiye'nin yüreğini dağlayan hayat hikayeleri ve ölümler yaşandı.
Bizlerde basın mensupları olarak o bölgeye gittiğimizde, bu zamana kadar ne böylesine büyük bir yıkım gördük, ne de duyduk. Ama şuna da şahit olduk, bu kadar zor şartlara rağmen, sevdiklerini kaybeden, kendisi enkazdan yaralı çıkan Anadolu insanı kendi acısını unutup başkalarına yardıma koşuyordu. El birliğiyle yaraları sarmak için adeta çırpınıyordu. Kadim medeniyetlerin beşiği Hatay, Adıyaman, Gaziantep ve diğer illerimiz...
Yaraların sarılması ve yıkımın ardından vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi en büyük öncelik olmalı tabii ki. Yıkılan evlerin ardından önce çadırkentler ardından konteyner evler ve deprem konutları... Depremle birlikte anılarını yaşanmışlıklarını enkaza gömen vatandaşlarımız için yapımı tamamlanan deprem konutları teslim ediliyor. Böylesine büyük bir yıkımın ardından devletine güvenen, kaybını ve acısını bağrına gömen depremzede vatandaşlarımız için hazırlanan konutlar... Gidenler geri gelmeyecek, büyük depremin acısı hiç unutulmayacak ama yakınlarını, işini ve evini kaybeden vatandaşlarımızın yaraları da devlet tarafından karşılanacaktır.
Gelelim çıkarmamız gereken derslere:
6 Şubat depremleri gösterdi ki, Türkiye bir deprem bölgesi. Sabah akşam Marmara depremini konuşurken, on binlerce canımızın gittiği Maraş depremleri yaşandı. Yani riskli olan her bölge için depreme hazırlıklı olmalıyız
Yapı stoğu ile ilgili ruhsat izinleri, zemin etüdleri konusunda kesinlikle sıkı denetimler olmalı...
İşini kurallar çerçevesinde ve hakkıyla yapan müteahhitleri bir kenara koyalım. Devasa binaları diken müteahhitler ise vicdan terazisiyle hareket edip inşaat malzemeleri ve çalıştırdıkları personelle ilgili gerekli denetimi sağlamalı. İnsanlara tabut değil yaşamaları için bina yaptıklarını unutmamalı.
Evet, 6 Şubat 2023 Türkiye'nin yüreğinin yandığı o gece... Üzerinden bir yıl geçmiş... Rabb'im bir daha böyle acılar yaşatmaz inşallah. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sosyal medya kovboyları (21.11.2024)
- Delilden suçluya mı? Şüpheliden delile mi? (16.11.2024)
- Teknoloji ve konfor alanı (05.11.2024)
- Dolandırıcılar ve sinsi planları (19.10.2024)
- Her kayıp bir bilmece (09.10.2024)
- Yozlaşmanın getirdiği uçurum (05.10.2024)
- Madalyonun öteki yüzü (25.09.2024)
- Yeni soru işaretleri mi? Yoksa çember daraldı mı? (17.09.2024)
- KAYIPTAN CİNAYETE.. BİR VAHŞETİN ANATOMİSİ (12.09.2024)
- Bir garip soygun hikayesi (05.09.2024)