Yarın Bayram. Bayramlar; barışın, huzurun, buluşmanın, paylaşmanın günü. Şimdi, "Nerede o eski bayramlar?" nostaljisi yapacak değiliz. Zamanın ruhu, toplumdaki değişim, hayatın hızlı akışı Bayramları idrak biçimini de değiştirdi. Hele ki Bayram ile birleşen uzun tatiller oldu mu, büyükşehirlerden Anadolu'ya, daha çok sahil beldelerine kitlesel göçlerin yaşanması artık olağan hale geldi. Bayram kutlamaları ise birkaç klişe mesaja, çoğu kez kısa telefon konuşmalarına sıkıştırılır oldu. Aile büyüklerindeki beklenti, kalabalık bayram sofraları olsa da onlar da güncel gerçekler karşısında sessiz kalmaya başladı.
Bütün bunlara -mecburen- kabul! Ama hiç olmazsa şu üç önemli geleneği yaşatmalıyız:
1- Çocukları sevindirmek, harçlık vermek, öksüz-yetimlerin başını okşamak, yıllarca unutamayacakları anılar oluşturmak.
2- Aile büyüklerini ve elbette huzur evlerini, hastaneleri ziyaret etmek. Tanıdık olmalarına da gerek yok. Yaşlıların elini öpmek, hatıralarını dinlemek ve dualarını almak çok kıymetli.
3- Kabristanlara gitmek. Ebedi âleme irtihal eden yakınlara ve mezarlık arkadaşlarına bir Fatiha okumak. Bu dünyanın geçiciliği unutmamak.
***
Buradan konuyu, gençlere bağlamak istiyorum. Özellikle, sorumsuz siyasetçiler tarafından gençlik enerjileri istismar edilen, şimdi gözaltında tutulanlara dair bir iki kelâm etmek istiyorum. Saraçhane'de toplanmaları istenen, ateşli konuşmalarla duyguları ve öfkeleri kabartılan bu gençlerin hemen hepsi 2000 yılından sonra doğdu. Onların çoğunluğu, yokluk bilmedi, hakiki manada zorluk görmedi. Adeta pamuklara sarılarak büyütüldüler. Sosyal medya ile dünyayı okumaya, çevre oluşturmaya çalıştılar. Aile ortamından uzaklaştıkça, üniversite ortamına girdikçe farklı insanlarla, birbirine zıt fikirlerle karşılaştılar. Muhalif olmayı ise kişiliğin ispatı olarak gördüler. İç dünyalarında kopan fırtınaları yatıştıracak, umut ve istikamet verecek rol modeller bulmakta güçlük çektiler. Gelecek kaygısını aşamadılar. Kestirme yoldan ilerleyenleri gördükçe kendilerini yetersiz, hatta ailelerine karşı mahcup hissettiler. Aynı hisleri paylaşan gruplarla vakit geçirmeye başladılar. 140 karakterle meramını anlatan, ülkede ve dünyada olup bitenleri sosyal ağlardaki paydaşlarından öğrenip, peşinen kabul eden prototiplere bile dönüştüler. Elbette bir genelleme yapıyor değilim. Sadece, milenyum doğumlu gençlerin geçtiği süreçleri yansıtmaya çalıştım.
İşte bu gençlerin bir bölümü CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in davetiyle Saraçhane'ye akın etti. Yanındakinin kim olduğunu bilmeden, kalabalığın psikolojisine kapıldı. Kürsüdekilerin kışkırtıcı konuşmaları ile hayata dair karamsarlıklarını birleştirdi. Derken, güvenlik güçleri ile karşı karşıya getirildiler. Hali hazırda ya gözaltında ya da tutuklular.
Diyorum ki... Doğrudan polisle çatışmaya girmemiş, örgütçü listesine adını yazdırmamış gençlere bir şans verilse. Onlar nedamet getirse. Devlet de Bayram öncesi merhametli yüzünü gösterse. Aileleri birleştirse, iki bayramı bir arada yaşatsa. Gençler, özeleştiriye davet edilse. Demokratik protesto hakkının kullanımı ile gaza gelerek şiddet üretenlerin bir parçası olmanın maliyetini ölçüp biçse. Tabiri caizse ders çıkarsa... Takdir edileceği üzere profesyonel eylemcilerden, vandallardan bahsetmiyorum. Çok erken yaşta cezaevi ile tanışan milenyum kuşağının ömrü boyunca devlete düşman olmasını istemiyorum. Neden oraya düşürüldüklerini sorgulamayıp, devlete kin beslemelerini arzu etmiyorum.
Burada, Adalet Akademisi ve Polis Akademisi başta olmak üzere yargı ve emniyetle ilgili eğitim kurumlarına da büyük görev düşüyor. Gençler, kendilerinde, ailelerinden bir parça olan polisleri gördüğünde neden agresifleşiyor? Görevini yapmaya çalışan emniyet mensuplarını neden acımasızca hedef alabiliyor? Hangi faktörlerle güdüleniyor? Etnik, mezhebi alt kırılımlar, arkadaşlar, aile ortamı, ekonomik şartlar... Bu ve benzeri nedenler, birbirinden değişik gençleri nasıl oluyor da güvenlik güçlerine karşı bir ortak paydada buluşturuyor? Yani, gençlerin sokağa dökülme motivasyonunu bilmek, manipüle edilmelerini önlemek gelecek adına büyük sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor.