Hz. Peygamber, imparator ve krallara evrensel prensipleriyle insanlığı hidayete çağıran İslam'a davet mektupları gönderdi.
Bazı devlet başkanları bunu büyük bir saygıyla kabul ederken bazıları da nefrete karşılık verdi.
Tepkili bir yol izleyenlerin başında Bizans İmparatoru Heraklius vardı.
İmparator o dönemdeki Gazze'deydi.
Mektup kendisine ulaşınca adamlarına şu talimatı verdi:
"Muhammed'i tanıyan Arapları bulup bana getirin. Onlara bazı sorularım olacak." Tam o dönemde
Ebu Süfyan başkanlığında 30 kişilik bir ticaret grubu o civarday - dı.
Ebu Süfyan henüz Müslüman değildi.
Heraklius onları Kudüs Kilisesi'nde kabul etti.
Heraklius, kervanda bulunanlara şöyle dedi:
"Ebu Süfyan'a bazı sorular soracağım, yalan söylerse söyleyin." Ebu Süfyan daha sonra der ki:
"Muhammed hakkında yalan yanlış şeyler söylemeyi düşündüm. Ama arkadaşlarımın beni yalanlamalarından korktuğumdan doğru söylemek zorunda kaldım."
HİÇ YALAN SÖYLEMEDİ
Heraklius ile
Ebu Süfyan arasındaki konuşma şöyle geçer:
- Peygamber olduğunu söyleyen bu zâtın soyu nasıldır?
- Soylu bir aileye mensuptur.
- Sizden daha önce peygamber oldu - ğunu söyleyen biri çıktı mı?
- Hayır, çıkmadı.
- Onun soyundan bir kral geldi mi?
- Gelmedi.
- Ona inananlar, ileri gelen insanlar mı fakir fukara mı?
- Fakir fukaralar.
- Ona inananlar artıyor mu azalıyor mu?
- Artıyor.
- Onun dinine girip de bu dini beğenmediği için ayrılanlar var mı?
- Yok.
- Bu zat peygamberliğini ilan etme - den önce, siz onu hiç yalancılıkla suç - ladınız mı?
- Hayır.
- Peygamber olmadan önce yaptığı antlaşmadan, verdiği sözden döner miydi?
- Hayır dönmezdi. Yalnız biz onunla bir süreye kadar birbirimizle çarpışmamak üzere sözleşme yaptık, ne yapacağını henüz bilmiyoruz.
(Onunla sözleşme yaptık derken Hudeybiye Antlaşması'nı kasteden Ebû Süfyan daha sonraları, 'İmparatora verdiğim cevaplara ancak kendiliğimden bu kadar bir şey katabildim' demiştir. Konuşma şöyle devam etti:
- Onunla hiç savaştınız mı?
- Evet.
- Bu savaşın sonucu ne oldu?
- Bazen biz ona zarar verdik, bazen o bize.
- Peki, o size ne emrediyor?
- Allah'a ibadet edin. O'na hiçbir şekilde ortak koşmayın. Dedelerinizin ibadetini bırakın, diyor.
Namaz kılmamızı, zekât vermemizi, doğru sözlü ve iffetli olmamızı, akrabamızla iyi geçinmemizi istiyor.
'GELECEĞİNİ BİLİYORDUM'
Bunun üzerine
Heraklius, Ebu Süfyan ile aralarında geçen konuşmayı şöyle değer -
lendirdi:
"Sana onun soyunu sordum, soylu bir aileye mensup olduğunu söyledin. Zaten peygamberler soylu ailelerden gelirler.
Eğer kavminizde ondan önce peygamber olduğunu söyleyen biri olsaydı, 'Bu da aynı iddiada bulunan biridir' derdim.
Soyunda bir kral olsaydı, 'Bu da babası - nın mülkünü elde etmeye çalışıyor' derdim.
Ona inananların fakirler olduğunu söyledin.
Zaten bütün peygamberlere önce fakir ve yoksul olanlar iman eder.
Ona inananların arttığını söyledin. Dinin hükümleri tamamlanıncaya kadar, ona inananlar hep artarak devam eder.
Daha önce yalan söylemediğini ifade ettin. İnsanlara yalan söylemeyen biri, Allah'a da yalan söylemez.
Onun dinine girdikten sonra, bu dini beğenmediği için ayrılanlar olmadığını söyledin; iman kalbe girip kökleşince kimse dininden dönmez.
Peygamber olmadan önce yaptığı antlaşmadan, verdiği sözden dönmediğini söyledin, bütün peygamberler sözlerinden dönmezler.
Onun sizi Allah'a ibadete davet ettiğini, Allah'a ortak koşmayı, puta tapmayı yasak - ladığını, doğru sözlü ve iffetli olmayı emretti - ğini söyledin.
Eğer bu dediklerin doğruysa, o şu ayak - larımın bastığı yerlere yakında hâkim ola - caktır. Zaten onun geleceğini biliyordum.
Fakat sizden olacağını sanmıyordum.
Eğer onun yanına varabileceğimi bilseydim, kendisine kavuşmak için her zahmete katlanırdım.
Yanında olsaydım, kendi ellerimle ayaklarını yıkardım."
HZ. ÖMER'İN ÖFKESİNİ DİNDİREN AYET
Boş adamın biri haddini aştı ve Hz. Ömer'e, "Ey Hattab'ın oğlu! Allah'a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyorsun. Aramızda adaletle hükmetmiyorsun" dedi. Bu sözü Hz. Ömer gibi kılı kırk yaran birine söylüyor. Belli ki bir menfaati zedelenmiş adamın. Bu sözü duyan Hz. Ömer sinirlendi. Bunun üzerine o adam, "Af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir" (Araf/199) ayetini okudu. Bu ayeti duyan Hz. Ömer sakinleşti. Adamı azarlamaktan vazgeçti. Adam da yaptığı mesnetsiz boş çıkışın hata olduğunu anladı. Allah'ın bir emri kendisine hatırlatıldığında Hz. Ömer, öfkesine hâkim olmuş ve Allah'ın emrine itaat ederek kendi yapmak istediği şeyden hemen vazgeçmiştir. Eskiler böyleydi. Karşısındakinin densizliğini derin merhametle karşılar, onlara hak ettiği cezayı uygulamazlardı.
MÜSLÜMAN NASIL OLMALI?
Müslüman söz getirip götürmez. Başkasının ırzına, iffetine göz koymaz. İftira atmaz, hor görmez. Hile yapmaz. Yapmayacağı şeyi vaat etmez. Gösterişte bulunmaz. Vicdansızlık yapmaz. Emanete hıyanet etmez. Kibirlenmez, büyüklenmez. Başkasıyla alay etmez. Haram para edinmez. Parasını haramda harcamaz. İnsanların mahrem hâllerini merak etmez. Başkasıyla didişmez. Kin tutmaz, haset etmez, hırsızlık yapmaz. Kul hakkı yemez.
PEYGAMBERİMİZİN SABAH VE AKŞAM OKUDUĞU DUA
"Ey Allah'ım! Dünya ve ahirette af ve afiyet istiyorum. Dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet istiyorum.
Allah'ım! Ayıplarımı ört, korkularımdan beni emin kıl. Beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden gelecek belalara karşı koru. Ve yere batırılarak helak olmaktan senin azametine sığınırım."
NAMAZ KILMAYAN BİR KİŞİ ORUÇ TUTABİLİR Mİ?
Namaz ve oruç ayrı iki farzdır. Elbette ki Müslüman'ın 5 vakit namazını kılması ve ramazan orucunu tutması gerekir; çünkü bu farzdır. Ancak namaz kılmayan veya kılamayan bir kişiye "Oruç tutamazsın" deme hakkına sahip değiliz. Kişi neyi yapabilirse onun için iyidir. Tümünü yapamayana, tümünü terk et demek doğru değildir.
Dinen mükellef olmanın yaşı ve belirtileri nelerdir?
Dini hükümlerle muhatap olma yaşı büluğ (ergenlik) yaşıdır. Erkekler ihtilam (rüyalanmak), kadınlar ise âdet görmekle büluğa ermiş olurlar. Erkekler de, kızlar da 15 yaşına kadar ergenl-i ğe ulaşmış olurlar. Daha erken yaşlarda da ergenlik başlayabilir.
Kaza namazım var. Sünneti kaza niyetiyle kılabilir miyim?
Kazaya kalan namazlarla uğraşmak, nafile namaz kılmaktan önemli ve önceliklidir. Ancak vakit namazlarıyla birlikte kılınan düzenli nafileler (revatıb) bunun dışındadır. Bunları terk etmemek iyi olur. Peygamberimiz (SAV), "Mahşerde kul hesaba çekilirken eksik farz namazlarının, nafilelerle tamamlanacağını" beyan etmiştir.
Ölen anne ve babanın fotoğrafını duvara asmak haram mı?
Kişinin sevdiklerinin fotoğrafını, kendilerini hayırla hatırlamak amacıyla evinin duvarlarına asması sakıncalı değildir. Ancak her halükârda kıble duvarında (namaz kılınan yönde) olmaması daha uygundur.