Hz. Ömer, süte su katmayı yasaklıyor. Zira bu alışveriş fıtratı bozar. Süt masumiyeti temsil eder. Çocuğu doyuran da süt değil mi neticede? Onun için hem yasaklar hem de yasağın ardında durur. Hatta gece yarısı bir anne ile kızı arasındaki süte su katma diyaloğuna şahit olur. Annenin, kızına "Şu süte biraz su karıştır" demesi üzerine kız, annesine "Müminlerin emiri süte su karıştırmayı yasakladı" diye cevap verir. Annesi, "O şimdi nereden duyacak?" deyince "Görünüşte ona itaat edip arkasından ona isyan mı edelim? Ömer'in kendisi görmese, onun Rabbi görüyor" der.
Bu kızın şuuru, masumiyeti Hz. Ömer'in hoşuna gider ve sonuçta kızı, oğluna gelin olarak alır. Ve bu aileden Emevilerin adil halifesi Ömer b. Abdulaziz doğar.
Ne zaman ki en masumumuz olan süt erbabı -ki tüccarların en hassas olanıdır- süte su karıştırdı fıtratımız bozuldu. Haram kazancı normal görmeye başladık. Genlerimize haram kazancın tadı oturdu. O zaman Hz. Ömer gibi bir insanın görünürde en basit olaya neden müdahale ettiğini daha iyi anladık.
İNEK KOVAYI DEVİRDİ
Yıllar önce bir sütçüden süt alıyorduk. Hani şu mahalleleri dolaşan ve sütünü arabada taşıyan sütçülerden biri. Sütü doldururken sohbete kaptırdık kendimizi. Bir an boş bulundum ve sütçüye sordum. "Arkadaş" dedim, "Senden süt alıyoruz. Kaymağı da iyi oluyor yoğurt için mayalandığında. Sen bir bana de bakalım, süte su katıyor musun? Veya seninle aynı işi yapanlar, süte su katıyor mu?"
Adam çok samimi bir şekilde şöyle dedi: "Haramdır bu! Başkaları ne yapıyor bilmiyorum ama kendimle alakalı ilginç bir tecrübeyi anlatayım. Süte su katmazdım. Haram olduğunu biliyordum. Büyüklerim de beni bu konuda uyarmışlardı. Fakat bir gün şeytan bu, nefsime girdi. Süt sağarken -ki elle sağıyorlardı o günlerdeiçimden 'Süte biraz su katayım. Bugün sütüm az. Biraz çoğalsın. Neticede koca kapta bir litre su çok da fazla sayılmaz" diye geçirdim. Bu arada sütü sağmaya devam ediyordum. Birdenbire sütünü sağdığım inek ayağıyla kovayı silkeledi ve döktü. Kovadaki sütün çoğu toprağa döküldü. Bu çok olmasa da arada bir olabilecek bir olaydı. Süte su katmadım, böyle devam ettim. İçimde süte su katma arzusu da yoktu zaten. Ama yine bir gün içimden böyle bir arzu geçti. Çok ilginçtir sütünü sağdığım esnada inek yine kovayı silkeleyerek sütün çoğunu döktü yere. Sanki bir kişi bana seslenip 'Kendini bozma. Bak hayvan bile sütüme haram katma diyor. Ders al, ibret al' dedi.
Hocam zaten süte su katmıyordum. O günden sonra içimden dahi geçirmedim. Harama bulaşmadım. Zira bu masum hayvan bile demek ki hissetmiş ve kabul etmedi. Benim gibi aklı başında bir insana bu yakışmaz dedim. Hiç süte su katmadım."
BİZ HER ŞEYE SU KATTIK
Masum, günahsız ve sorumluluğu olmayan bir hayvan belki sevkitabii (içgüdüsel iradeyle) Allah'ın verdiği bir hâl ile insanın iç durumunu anlayabiliyor ve kendi lisanı haliyle (davranışıyla) diyor ki: "Sakın benim sütümü kullanıp insanları kandırma. Bak ben sana halis ve temiz süt veriyorum. Sen onu nefsinin haram kazanma arzusuna kurban etme. Beni kullanıp Allah'ın kullarını kandırma."
Biz hakikaten ne zaman ki süte su karıştırma hilesine başvurduk, işte o zaman fıtratı bozduk. İbadete de, merhamete de, affa da, helal rızka da su kattık. Kısacası kendimizi bozduk. Kul hakkı yedik. Adaletten ayrıldık. Egomuzu yükselttik. Bencilleştik. Benmerkezci bir ruh hâline dönüştük. Saldırganlaştık. Zulmettik, normal gördük. Haramı da kendimize helal saydık. Kısacası ne zaman ki süte su kattık, işte o gün bozulduk. Şimdi anladık mı, Halife Ömer'in neden süte su katmayı bir kanunla haram ilan ettiğini.
CAMİYE NEDEN GİRMİYORSUN?
Adam hep caminin dışında namaz kılıyordu. Avluda. İçeri hiç girmiyordu. Cemaatin dikkatini çekti. Bir gün dediler ki: "Caminin içinde namaz kılsan daha iyi değil mi?" Şöyle dedi mahcup bir edayla: "O'na (Allah'a) isyan etmiş biri olarak O'nun evine girmekten utanıyorum. Onun için camiye giremiyorum."
EŞİNE YÜZÜNÜ EKŞİTME
HZ. Peygamber şöyle
buyurdu: "Kendi yediğinden
hanımına da
yedir. Sakın ihmal etme.
Kendi giydiğinden hanımına
da giydir. Ona da
seveceği güzel bir elbise
giydir. Sakın yüzünü
hanımına ekşitme.
Hanımına kaşını çatma.
Ve sakın onu dövme."
KADIN, KOCASINA ZEKAT VEREBİLİR Mİ?
Kadının çalışarak kazandığı veya miras yoluyla edindiği sermayesi şahsına aittir. Dokunulmazdır. Kocasının bu paraya müdahale hakkı yoktur. Bazı fıkıhçılar, zengin olan kadının fakir olan kocasına zekât verebileceğini söylerler.
Namazları, diğer namaz vakitlerine 2-3 dakika kala kılabilir miyiz?
Namaz vakitleri güneşin hareketine göre belirlenmiştir. Ancak elimizdeki takvimler, bize bu konuda hayli pratik değerler vermektedir. Orada belirtilen vakitlerin sonuna kadar namazlarınızı kılabilirsiniz. Mesela, ikindi için 16.30 denmişse 16.30'a bir dakika bile kalsa öğle namazı kılınabilir. Ancak namazları bu kadar geciktirmek doğru değildir.
Peygamberimiz secdede dua edermiş. Bu konuda beni bilgilendirebilir misiniz?
Peygamberimiz secdedeyken (tespihatın dışında) bazı dualar da yapmıştır. O'nun yaptığı dualardan birini şöyle örnek verebiliriz: "Allah'ım! Azabından affına, gazabından rızana sığınırım. Senin zatın ve şerefin çok yücedir. Seni hakkıyla övmekten çok acizim. Sen; seni övdüğün gibisin." (Tergib ve terhib, Münziri, 3, 460)
Her sihrin gerçekliği var mıdır?
Sihrin haram kılındığını biliyoruz. Sihrin haram kılınması, onun yapılabilir olmasını ortadan kaldırmıyor. Sihirle genellikle şer olan mahlukatın insanlar üzerinde yoğunlaştırılması hedef alınır. Gerçek sihir budur. Ama sihrin hile, göz boyama, el çabukluğu ve hipnoz olarak nitelendirilecek (Taha, 65, 69; Bakara, 102) çeşitleri de vardır.