Bugün Muharrem'in ikinci günü.
Muharrem, hicri ayların birincisidir. Bu nedenle de Muharrem'le beraber yeni yıl başlamış olmaktadır. Muharrem'in anlamı; "
saygın, hürmet edilen zaman" demektir.
Muharrem Peygamberlerin tevhid mücadelesi açısından da önemli olayların meydana geldiği bir aydır. Bu ayda şu önemli olaylar meydana geldi:
1- Hz. Adem cennetten çıkarıldıktan sonra -rivayete göre- 200 yıl sonra Havva'yla buluştu. Hz. Adem ve Hz.Havva beraberce tövbe ettiler (Bakara, 37). Nihayet Yüce Rabbimiz tövbelerini kabul etti. Bu tövbenin kabul edildiği gün Muharrem'in 10. günüdür.
2- Hz. Nuh (a.s.) kavmini tam 950 yıl Allah'ın birliğine çağırdı. Onlar ise onunla alay ettiler. Yüce Rabbimiz Hz. Nuh'a gemi yapmasını emretti.
Geminin yapımı bitince Yüce Rabbimiz yerden ve gökten su çıkardı. Büyük tufan oldu. Hz. Nuh'un karısı ve bir oğlu da bu tufanda boğuldu. Gemi ise Cudi dağına oturdu (11. Sure, 44).
Hz. Nuh'un ve yanındakilerin kurtuluş günü Muharrem 10'a denk geldi.
3- Hz. İbrahim'le baş edemeyen Nemrut ibret olsun diye Hz. İbrahim'i diri diri yakmak istedi. Yüce Rabbimiz o ateşi serinliğe, suya ve rahmete çevirdi.
Hz. İbrahim ateşten kurtulduğu gün Muharrem 10'dur.
4- Hz. İbrahim daha önce bir adaktan dolayı rüyasında oğlunu kurban etmek üzere emir aldı. Oğlu İsmail'i kurban edecekken Yüce Rabbimiz bir koç gönderip İsmail'i (a.s.) esenliğe çıkardı. (Saffat, 105) Hz. İsmail'in kurtulduğu, Hz. İbrahim'in imtihanı kazandığı gün Muharrem 10'dur.
5- Firavun, Hz.
Musa ve kavmini Kızıldeniz'e kadar takip etti.
Firavun'un gayesi Hz. Musa'yı ve İsrailoğulları'nı Kızıldeniz'de boğmak veya kılıçtan geçirmekti. Yüce Allah Kızıldeniz'i Hz. Musa için 12 parçaya ayırdı. Hz.Musa ve kavmi Kızıldeniz'den sağ- selamet karşıya geçtiler.
Onlar geçip kurtulunca Firavun "Ben de geçerim" diye Kızıldeniz'e girdi ve orada boğuldu. Bu olayda Muharrem 10'da oldu.
6- Hz. Yusuf (a.s.) kardeşlerinin ihanetine uğramış ve kuyuya atılmıştı.
Kuyudan kurtuluş, Mısır'a geliş ve büyük çilelerden sonra Mısır'ın en önemli makamına oturdu. Yusuf'un öldüğünü zanneden babası
Hz. Yakub üzüntüden gözlerini kaybetti. Nihayet Hz. Yusuf'un gömleğini gözlerine sürünce de gözlerine kavuştu. İşte bugün de Muharrem 10'du.
7- Büyük çile ve ağır hastalıklara müptela olan
Hz. Eyyüb (a.s.) Muharrem 10'da şifaya kavuştu.
8- Balığın karnına hapsedilen Hz.
Yunus Yüce Rabbin izni ile sahile çıktı. Bu da Muharrem 10'da oldu.
9- Çarmıha gerilmek istenen
Hz. İsa (a.s.) Yüce Allah tarafından göğe yükseltildi. Bu hadise Muharrem 10'da oldu. (Nisa, 157-158; Ali İmran, 55)
10- Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hicreti 10 Muharrem'de oldu.
Muharrem orucu
Hz. Peygamber (s.a.v.) Ramazan ayı orucundan sonra en faziletli oruç, muharrem ayında tutulan aşure orucudur (Müslim, Sıyam, 202) buyuruyor.
Aşure orucundan günahlara kefaret olduğu umulur (Tirmizi, Savm, 48).
Yahudilerin aşure, yani Muharrem 10'da oruç tuttuğunu gören Hz. Peygamber (s.a.v.) 9. gününü de ekleyerek (yani muharrem 9 ve 10. günleri) oruç tutun buyurdu. (Müslim, Sıyam, 133-134) Peygamberimizin Muharrem'in 9-10 veya 10-11. günleri oruç tutmaya teşvik ettiği rivayet ediliyor. Böylece sadece Muharrem 10'da (aşure günü) oruç tutmayı Hz. Peygamber hoş görmemiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) "Aşurenin faziletinden yararlanın. Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehitler ve Salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur" buyurmuştur. Muharrem ayını Hz. Peygamber (s.a.v.) "Allah'ın ayı" olarak nitelendirmiştir. (Müslim, Sıyam, 202) Ramazan gelince aşure günü oruç tutulup tutmama konusunda Hz. Peygamber ümmetini serbest bırakmıştır. (Buhari, Savm, 69; Müslim, Sıyam, 113) Muharrem ayının 9-10-11'inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu sünneti ihya edelim.
Kerbela ve Muharrem
Bilindiği gibi
Hz Ali'nin oğlu,
İmam Hüseyin (r.a.) 10 Muharrem'de Kerbela'da şehit edilmiştir. Müslümanlar için tarihin en büyük musibeti olan bu olayda 50-70 civarında ehl-i beytin şerefli insanları gaddarca şehit edildi. Kerbela, asırlardır ümmetin yüreğinde acı bir hatıra olarak durmaktadır. Onun için 10 Muharrem'de Hz. Peygamber'e (s.a.v.) ve ehl-i beytine bol bol salat ve selam getirilmelidir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bizlere emanet olarak bıraktığı; Kuran-ı Kerim, sünnet ve ehli beytine sahiplenme konusunda elimizden geleni esirgememeliyiz. Rabbimin sonsuz rahmeti ve cenneti ehli beyt şehitlerinin üzerine olsun.
Aşure günü neler yapılmalı?
1- Mümkünse 9 ve 10. günler veya 10 ve 11. günler oruç tutulmalıdır.
2- Akrabalar aranıp aşure günü hatırlatılmalıdır.
3- Sadaka verilmelidir. Aşure günü oruç tutmak sünnettir. Aşure günü sadaka verenin sevabı katlanır.
4- Bol bol selam verilmelidir. Alimler o gün en az on kişiye selam verilmelidir derler.
5- Çoluk-çocuk sevindirilmeli. Bir hadiste aşure günü ailesine rızık getirenin rızkı geniş olur denir.
6- O gün gusül abdesti yapılmalı. Nafile namaz kılınmalı.
Ölülere küfretmeyin
Mekke'nin çetin günlerindeyiz. Hz. Peygamber (s.a.v.) Kâbe'nin avlusunda namaz kılıyor. Müşriklerden birisi kesilmiş bir devenin işkembesini Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sırtına koyuyor. O'nu küçük düşürmek için bu tür yöntemleri deniyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) dakikalarca öylece duruyor. Ta ki en küçük kızı Hz. Fatıma (r.a.) gelip de sırtındakini atıncaya kadar. Mekkeliler keyifle izliyor ve kahkaha atıyorlar. Hz. Peygamber (s.a.v.) ellerini semaya kaldırdı ve kendisine bu pis işi tezgahlayanlar için şöyle buyurdu:
"Allahım Ebu Cehil'i, Utbe bin Rebia'yı, Şeybe bin Rebia'yı, Velid bin Utbe'yi, Ümeyye bin Halef'i, Ukbe bin ebi Muayt'ı, Ammara bin Velid'i sana havale ediyorum." İbn Mesu'd (r.a.) diyor ki; Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Yüce Allah'ın adaletine havale ettiği bütün bu zalim isimleri Bedir gününün sonunda ölmüş olarak gördüm. Bunların defteri kapanmış oldu. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu adamları bir daha -gerekmedikçe- gündeme getirmediğini görüyoruz. Kuran-ı Kerim son derece açık ve net olarak hem puta tapınanlara hem de putlarına hakareti yasaklıyor. Yasaklıyor, çünkü putu ve tapınanı dalalet, sapkınlık ve yanlışlık içinde görüp ilan etmek ayrı; küfretmek, hakaret etmek ayrı. Kuran'ın hoş görmediği işte bu ikinci şıktır. '
Küfretme!' ayet şöyle buyuruyor; "
Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler." (En'am, 108) Bilseler küfretmezler Allah'a elbette. Ama zaten problemleri bu cehalet değil mi? Bilgisizlik, azgınlık değil mi? Allah (c.c.) onların yaşamına müsaade ediyor, bir imtihan gereği. O zaman sen de onları ikaz edip, güzel olanı tebliğ edeceksin. O kadar! Geri kalanın hükmü ve kararı elbette Yüce Rabbe aittir.
SONUÇ: Kuran-ı Kerim putperestlere ve putlarına küfretmeyi yasaklıyor. Onları şiddetle ikaz ediyor, ateşi onlara sunuyor. Ama küfretmeyi, sövmeyi dinin bir metodu saymıyor. Kabul etmiyor. Müminin dilini ve üslubunu temiz tutuyor. Allah'ı anan dil ile, küfreden dil aynı ağızda olmaz diyor. Hz. Resulullah da (s.a.v.) hem ölülere genel anlamda ve hem şer liderlerine küfretmeyi özelde hoş görmüyor.