Dün Katar'da bir vatandaşın çektiği alışveriş videosu tartışılıyordu.
Videoya göre Türkiye'de 17 bin lira olan bir çamaşır makinesi Katar'da 899 riyale, yani 8 bin 500 liraya satılıyor.
Üstelik çamaşır makinesi Türk malı. Bildiğimiz Beko.
Hangi hesaba göre, kişi başı geliri bize kıyasla katbekat fazla olan Katarlılar bizim mallarımızı yüzde 50 ucuza tüketebiliyorlar?
Yalnız çamaşır makinesi değil, Türk malı tarım ürünleri bile yurtdışında daha ucuza satılıyor.
Peki, yabancı markaların Türkiye'de tezgâha, üretildiği ülkelerden en az 2-3 misli fiyatla konulmasının izahı nedir?
Benim ekonomi bilgim bu durumu anlamaya yeterli değil. Aranızda bilen varsa anlatsın, bu iş nasıl mümkün oluyor?
Bu sorunun ilk muhatabı elbette ekonomi yönetimi. Ancak halkın yanındaymış pozları kesen muhalefet ve medyası, popülist ekonomistler, bu fahiş zamlara, yüksek kâr marjlarına sermayenin yerine gerekçe bulmayı bırakmadıkça bu talanın son bulması mümkün görünmüyor.
***
SURİYE'DE BÜYÜK GÜÇLER ANLAŞTI MI?
HTŞ'nin başını çektiği gruplar sadece birkaç günde Halep'i ve Hama'yı aldılar. Humus da düştü düşecek.
HTŞ'nin, bir anda ortaya çıkıp Suriye ve Irak'ta hızla toprak kazanan IŞİD'in hızını aratmayan hareketliliğine karşı ciddi bir direniş yok.
Esad'ın Şam dışında hiçbir önceliğinin kalmadığı ve elindeki kısıtlı imkânları başkentin savunması için yönlendirdiği anlaşılıyor. Can derdine düşen İran'ın da Suriye'ye ayıracak gücü kalmadığını düşünebiliriz.
Ama İsrail'le yapılan anlaşma sonrası Lübnan'da boşa çıkan ve sayılarının 100 bini geçtiği söylenen Hizbullah milislerinin bir kısmı bile Esad'a yardıma gidemez miydi mesela?
Peki Rusya?
Evet, o da Ukrayna savaşıyla meşgul ama Doğu Akdeniz'deki limanı, askeri üssü hayati önemde. O niye harekete geçmedi?
İran'la birlikte Şam önlerinde muhalifleri karşılamaya hazırlandıklarını söyleyenler var ama herhangi bir hareketliliğe dair iz yok.
Kremlin'in verdiği düşük dozlu tepkilere bakıp Putin'in, Trump'la Ukrayna için pazarlık masasına Suriye'de oturmayı planlandığını düşünmek pekâlâ mümkün.
Şam'a sıkışan Esad'ın sırtını dayadığı Golan tepelerinden gelişmeleri takip eden İsrail'in devreye girmesi ihtimali ise, 100 yıllık bu yapay devletin tamamen haritadan silinmesi anlamına gelir.
***
ABD'DE DE HAK HUKUK GAK GUGUK
Dünyaya demokrasi ve hukuk dersi veren ABD'den ibretlik manzaralar gelmeye devam ediyor.
Yeni başkanın gelişine suikasta kalkışacak kadar sert refleks veren müesses nizam panik halinde. Belli ki kaderlerine razı oldular, cepheden geri çekilen komutanlar gibi "temizlik" yapıyor.
Biden'ın geçtiğimiz gün yaptığı tarihe geçen şu açıklaması bunun kanıtı:
"Bugün oğlum Hunter için bir af imzaladım. Göreve geldiğim günden itibaren Adalet Bakanlığı'nın kararlarına müdahale etmeyeceğimi belirttim ve oğlumun haksız bir şekilde yargılandığını izlerken bile sözümü tuttum. Hunter'ı mahvetmeye çalışırken beni de mahvetmeye çalıştılar. Yeter artık. Adalet sistemine inanıyorum ancak bununla boğuşurken, aynı zamanda haksız bir politikanın da bu sürece bulaştığına ve bunun adaletin bozulmasına yol açtığına inanıyorum. Umarım Amerikalılar bir babanın ve bir başkanın neden bu kararı verdiğini anlayacaktır."
Trump'ın ABD'de hukuku ortadan kaldıracağını iddia eden Biden, bu skandal kararıyla yalnızca oğlunun adli suçlarını değil, ucu kendisine uzanacak meseleleri de sümen altı ediyor.
Zira Hunter'ın sicili, müesses nizamın bunca yıldır işbaşına getirdiği kukla yöneticileri esir aldıkları mekanizmayı deşifre edecek delillerle dolu.
Elon Musk'ın Trump'ın Epstein'in müşteri listesini yayınlayacağını iddia etmesinin ardından ülkeyi terk etmeye hazırlanan "woke"cuların telaşı bize bu konuda epeyce fikir veriyor.
***
HE ÖYLESİN!
"Ben Osmanlı torunu değilim. Ben; Osmanlı'nın sömürdüğü yoksul Türk köylüsünün torunuyum." Büyük Türk Büyüğü Selçuk Tepeli