
Gündem İmamoğlu olduğu için MHP Lideri Bahçeli'nin şu çıkışı bence hak ettiği ilgiyi görmedi:
"Bizim tasavvur ve teklifimiz Hıdırellez'in arifesinde, mesela 4 Mayıs 2025 Pazar günü Muş'un Malazgirt ilçesinde DEM Partili belediye başkanının destek, katkı ve yardımıyla PKK'nın kongresini toplayarak fesih tartışmalarına son noktayı koyması ve bu işi bitirmesidir."
Haksız mıyım?
Ülkenin, yıllarca PKK meselesinde en ufak bir açılıma bile şiddetle karşı çıkmış ana milliyetçi partisinin sembol isminden gelen bu çağrı, kuşkusuz büyük bir dönüm noktasına işaret ediyor.
Bahçeli'nin, "Türk milleti 21 Mart'ta yakılacak, ortak tarih ve kültürümüzün zenginliğiyle yayılacak Nevruz ateşi etrafında kenetlenip el ele vererek barış ve kardeşlik bağlarını daha da güçlendirecektir" diye bitirdiği mesajının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da sürece dair en net mesajlarından birini "Bayram ilan edelim" dediği Nevruz günü verdi.
Devletin, Türkiye'yi ayağındaki bir taş gibi dibe çeken meselenin çözümünde samimi bir perspektife sahip olduğunu ortaya koydu.
Bu keskin tavır, Kandil'in ya da DEM'in öne sürebileceği tüm bahaneleri açıkta bırakacak.
Kandil zaten Kuzey Irak semalarındaki TSK'nın soluğunu ensesinde hissediyor.
DEM içerisinde de dünyada da Trump öncesine ait konjonktürün değiştiğini, değişime zaten mecbur olduklarını görenlerin sayısı artıyor.
Darısı, bugünlerde Nevruz'un müjdelediği baharı Arap Baharı sanarak Türkiye'nin dünyayla birlikte girdiği dönemeçte rol alma şansını elinin tersiyle iten CHP'nin başına.
***

ÖZGÜR ÖZEL NEREYE KOŞUYOR?
Perşembe akşamı Saraçhane'de "sokaksa sokak" diyerek sokaktaki maskeli provokatörleri gaza getirip polise saldırtan Özgür Özel dün yine tehditlerini sürdürdü.
"Bana diyorlar ki sokak çağrısı mı yapıyorsun? Evet sokak çağrısı yapıyorum" diyen Özel açıkça "yıkın geçin" talimatı verdi:
"Dün yaptığım çağrıyı bugün tekrar ediyorum. Sesimi duyan herkesi, Ekrem Başkan'ı seven herkesi, demokrasiyi seven herkesi, Atatürk'ü seven herkesi 81 ilde hepimizi sokağa ve meydana davet ediyorum. Önümüze kanuna aykırı emirle set çeken, bariyer çeken varsa, polise zarar vermeden yıkın geçin, yıkın geçin..."
Belli ki, perşembe gecesi provokatörlerin 6 polisi yaralaması kendisini kesmemiş, cumayı da karartmak istiyor.
Böyle davranmaya mecbur olduğu anlaşılıyor ama "Polis barikatlarını yıkın geçin" diyerek ateşle oynamanın her halükârda kendisini çıkmaz sokağa çıkaracağının farkında değil.
Zira 7-8 Ekim'de Kürtleri sokağa çağıranlar ve onlarca vatandaşımızın ölümüne sebep olanlar bile bu kadar fütursuz değillerdi. Demirtaş da dâhil hiçbiri, kitleleri "yıkın, yakın" diye açıktan provoke etmemişlerdi.
***

DİPLOMASI TEHLİKEDE OLANLAR
İmamoğlu ile birlikte 27 kişinin daha diplomasının iptal edilmesi üzerine "Artık hiçbirimizin diploması garantide değil" diyenleri duyuyorum.
Benim hiç öyle bir kaygım yok mesela.
Neden olsun ki?
Ya sizin?
***

SANKİ TOPLUYORLARDI DA
İmamoğlu hakkındaki yolsuzluk iddiaları karşısında ortaya karışık bir tavır sergileyen Saraçhane medyası bir âlem.
Dün de aylardır İstanbul'un sokaklarında oluşan çöp dağlarına harika bir gerekçe bulmuşlardı.
Meğer çöplerin alınmamasının sebebi, şehrin belediye başkanının yolsuzluk suçlamasıyla gözaltına alınmasını protesto etmekmiş.
Yahu dün bir bugün iki. İmamoğlu 2 gündür gözaltında.
Ayrıca belediye başkanları, sendikalar, CHP belediyelerindeki çöp dağlarının maaşları ödenmediği için greve giden işçilerinden kaynaklandığını söylemediler mi? Sizler de onlarca haber yapmadınız mı?
Sizi ciddiye alıp takip eden okurlarınızdan da mı utanmıyorsunuz?