
Mansur Yavaş, İmamoğlu'nun yolsuzluk soruşturmasından gözaltına alınmasının ardından ortaya karışık açıklamalarla günü kurtarıyordu.
Sözcü TV'ye bağlanıp , "Kimse yargılanamaz değil, herkes yargılanabilir, mahkemeye gider suçu varsa ceza alır. Bu şekilde gözaltı olması kötü bir görüntü yarattı" falan diyordu.
Ne var ki popülariteyi Özgür Özel'e hatta Muharrem İnce'ye kaptırdığını gördükçe sertleşti.
Öyle ki geçen gece, Saraçhane'ye destek için geleceklerini ilan eden İstanbul DEM Parti örgütü kibarca "sen gelme lan" diyerek reddeden kitlenin alkışını almak için polisin Nevruz gösterilerindeki tavrını eleştiriyordu:
"Dün doğuda bir yerde, bana göre paçavra olan bayraklar sallanırken ve o mitinge gidenlere polisler pamuk şekeri verirken, buradaki gençlere de pamuk şekeri vermelerini bekliyoruz"
Mansur Bey'in bahsettiği Şırnak'taki Nevruz kutlaması görüntülerini izledim.
Polisler miting alanına girişte, bahar bayramını kutlamaya aileleriyle birlikte gelen çocuklara pamuk helva dağıtıyorlar.
Mansur Bey de polise asit atacak kadar aklı uçmuş meczupları aralarına alan, yaşıtları olan polis memurlarını tahrik etmek için her türlü soytarılığı yapan yüzü maskeli "çocuklarına" pamuk helva istiyorsa yapacağı şey belli.
Siyasi içgüdülerini kontrol altına alıp, akla "Kürt anasını görmesin" fıkrasını getiren kıyaslamalar yapmayı bırakmalı ve bir hukukçu olarak önce partisinin "Polis barikatlarını yıkın geçin" diyerek sokaktaki karanlık tipleri cesaretlendiren genel başkanını uyarmalı.
***

İSTANBUL'A KAYYUM DEĞİL ACİL BELEDİYE BAŞKANI GEREK
Mahkeme dün, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzluk suçlamasından tutuklanmasına karar verdi.
Savcılığın İmamoğlu'nun "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan tutuklanması talebini ise, "kuvvetli suç şüphesi bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar verildi" diyerek reddetti. Öğlen saatlerinde de Silivri Cezaevi'ne konulan İmamoğlu belediye başkanlığı görevinden alındı.
Genel kanı, karar itirazla değişmez ve İmamoğlu terör suçundan hüküm giymezse yerine kayyım atanmayacağı yönünde. Ancak aksini iddia eden hukukçular da var.
Yasaya göre İçişleri Bakanlığı'nın kayyım atamak için davanın bitmesini bekleme zorunluluğu yok. Bakanın yetkisinin terör suçlarıyla sınırlı değil. Dolayısıyla İçişleri Bakanı'nın sadece soruşturma ya da yargılamayı gerekçe göstererek görevden uzaklaştırma ve sonrasında kayyım atama yetkisine sahip.
Ancak bu yol şimdiye kadar istisnai olarak uygulandı.
Bana sorarsanız, yine öyle olmalı.
İmamoğlu hakkındaki ağır ithamlarla, bu işlerle alakası olamayan milyonlarca İstanbullu CHP seçmenin iradesi ayrı tutulmalı.
Benzer suçlamalarla muhatap olan Beşiktaş Belediyesi'nde olduğu gibi, İBB Meclisi'nde başkanlık seçimi yapılmalı. Seçilen kişi İstanbul'un başına geçmeli. Ve 6 yıldır kaynaklarının heba edilen, işlemeyen İstanbul'a can acilen suyu vermeli. Bir an önce. Günden güne köhneleşen İstanbul'un kaybedecek vakti kalmadı.
***

İMAMOĞLU İÇİN YARGI VAKTİ
İmamoğlu'nun polisteki 121 sayfalık ifadesini okuyorum.
CHP'nin iddiaların aksine soruşturma yalnızca dört gizli tanığın ifadelerine dayandırılmıyor. İçişler Bakanlığı tevdi raporuyla ile birlikte toplam 25 tanık var. İddialar ayrıntılandırılmış.
Tüm bu kişilerin iddialarının sorulduğu İmamoğlu'nun ise cevap vermeyi reddettiği görülüyor.
İmamoğlu'nun savcılıktaki ifadesi de henüz basınla paylaşılmadığı için savunmanın kurulacağı çatı hakkında yorum yapamıyoruz. Ne var ki kimi zanlıların kaçmış olması ve İmamoğlu'nun cep telefonunu görevlilere teslim edememesi gibi ayrıntılar savunmasını zora sokacak unsurlar gibi görünüyor.
İddianamenin CHP'lilerin yargıya başvurmasıyla başlayan soruşturmalarla ilişkilendirilmesiyse yargı sürecinde CHP ile İmamoğlu'nu karşı karşıya getirebilir.