Depremden dakikalar sonra "Devlet çöktü, felç oldu" demeye başlamışlardı...
Şimdi de iktidarın depremin yaralarını sarmak, yıkılan kentleri, köyleri ayağa kaldırmak, o bölgedeki hayatı normale çevirmek için acele ettiğini söylüyorlar.
Başlıktaki mizahi skeçlere konu olacak soru da birkaç gündür muhalefet medyasında elden ele gezen Alman Deutsche Welle'nin özel haberinden...
200 kişinin hayatını yitirdiği sel felaketinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hâlâ yaraları saramadığı için eleştirilen Alman devletinin gayri resmi yayın organı DW, ta oralardan Türk hükümetinin anında imar hamlesine başlamasından "işkillenmiş"...
Buralı editörleri de Erdoğan'ın "Tıpkı şehir merkezlerimiz gibi köylerimizi de bir yıl içinde ayağa kaldırmayı hedefliyoruz. Vatandaşlarımızı bir yıl içerisinde kalıcı konutlara yerleştireceğiz" sözlerini bir şehir planlamacısına, bir de siyaset bilimcisine sormuş...
Şehir planlamacısı, "Bu kadar erken hareket edilmesinin sakıncalarına" dikkat çekmiş... Geçici yerleşimlerin, konteyner ve çadır kentlerin altyapısını daha uygun hale getirip cazip kılmak varken hemen kalıcı konutların inşa edilmeye başlanmasını uygun bulmamış.
Kendisine aynı "uzman tavsiyesini" deprem bölgesine gidip evsiz kalan vatandaşlara da anlatmasını öneririm. Tezini sınamak açısından aydınlatıcı bir deneyim olacaktır. Bu arada "Zemin etüdü yapmayı da unutmayın ha" diye hatırlatan mimarların, mühendislerin inşa ettiği ve depremde bir teki bile yıkılmayan on binlerce TOKİ konutundan birkaçını incelemiş olur.
Erdoğan'ın depremin şokunun hemen ardından imar hazırlıklarına başlamakta elini çabuk tutmasını "AKP'nin yaklaşan seçimlere yönelik yatırımı" olarak değerlendiren siyaset bilimcilerine de sormak lazım...
Erdoğan'ın seçmene samimi görünmek için yapması gereken, seçime kadar imar faaliyetlerini ağırdan almak mıdır mesela?
Tabanlarında bile "Bu işin altından kalkarsa Erdoğan kalkar" algısının oluşmasının sebeplerini düşünen muhalefet cevabı uzakta aramasın.
***
ALDINIZ MI ALMADINIZ MI KEMAL BEY?
CHP'li Yaşar Okuyan "Elimde dosyaları var açıklarım" diyerek Meral Akşener'i tehdit etmişti.
Araya deprem girdi. Unutuldu.
Derken geçtiğimiz gün Yaşar Okuyan, Kılıçdaroğlu'yla bir fotoğraf yayınlayarak tartışmayı yeniden açtı.
İyi Partililer isyanda.
Okuyan'ın elinde birtakım kâğıtları tuttuğu görüşme fotoğrafının yeni olmadığı söyleniyor.
Ne var ki Okuyan'ın, "Akşener masayı dağıtırsa bunun bir bedeli olur, elimde belgeler var hepsini açıklarım, İçişleri Bakanlığı dönemine ait belgeler. Sayın Kılıçdaroğlu'na dosyayı masa kurulurken söyledim. 3 gün önce de hatırlattım. Ve ona Meral Hanım'la ilgili bir dosya verdim. Dosyayı Kılıçdaroğlu kullanmayacak, ben kullanacağım" sözleri hâlâ kaya gibi orta yerde duruyor.
Kemal Bey çıkıp açıkça "Böyle bir dosya aldım" ya da "Almadım" demedikçe, ihraç kararları falan da bu tartışmanın üzerini örtmeye yetmez.
Tabii o da mevzu muallakta kalsın istemiyorsa!