Kaz Dağları hassasiyeti
Çevrecilik konusunda bazı siyasi partilerin ve bazı sivil toplum örgütlerinin önyargılı ve kasıtlı bir tavır takındıkları artık biliniyor ve kimseyi de şaşırtmıyor. Bu nedenle toplumda ortak bir çevre hassasiyetinden söz edilemiyor.
En tipiğini HDP örneğinde gördük. PKK'nın terör saldırıları ve yaktığı binlerce hektarlık orman yangınları karşısında sus pus olan HDP, şimdi kalkmış ekolojiden, çevre hassasiyetinden bahsediyor. Türkiye'nin kıyılarını beton yığınıyla kuşatan "yaşam biçimi kaygılı" orta sınıf ve partileri CHP de onlarla yan yana duruyor. Güler misin ağlar mısın durumu...
Bu kervana daha kimler katılacak göreceğiz.
Bu noktada 28 Şubat Postmodern darbe sürecinin güçlü generallerinin bugün ne düşündüğünü merak ediyorum. Çünkü çevre ve altın meselesi ilk kez onların güçlü olduğu dönmede gündeme gelmiş ve onlar da çok açık bir tavır almışlardı.
Onların içinde bu tavrı açıkça beyan eden iki isim vardı. Biri dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk, diğeri de 3'ncü Ordu Komutanı Hurşit Tolon'du.
Asparuk, 1 Ekim 2001'de bir gazetecinin ABD'nin Afganistan'a yaptığı müdahaleye ilişkin sorusuna hiç ilgisi olmayan şöyle bir cevap veri- yordu:
"Asıl Türkiye'ye bakın... Dünyanın en zengin altın rezervi bizde. Ama çıkarılamıyor.
Çünkü Türkiye'ye altın ihraç eden Almanlar lobicilik yapıyor"
Yaklaşık bir yıl sonra 30 Ekim 2002'de ise o sözlere paralel çok ilginç bir gezi gerçekleşiyordu. Aralarında Ege Ordu ve NATO Güneydoğu Müşterek Komutanı'nın da bulunduğu 45 komutan, eşleri ile birlikte Bergama'daki altın madenini geziyordu.
Gazetecilere eline aldığı külçe altınla poz veren Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon şöyle diyordu:
"Ülke ekonomisine ciddi katkı koyan madeni bu konuda karar vereceklerin gelip görmesini isterim"
Acaba madenler konusunda "milli duruş"a sahip olmak iktidarda kimin olduğuna göre değişiyor mu?
Ya da "dün dündür bugün bugündür" mü diyorlar?
***
"BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAMAK" İÇİN
Orman alanları ve siyanürle ilgili Enerji Bakanlığı'ndan aldığım bazı bilgeler paylaşmak istiyorum.
Ülkemizdeki orman alanı yüzölçümü 22.621.935 hektardır.
Madencilik faaliyetlerinin yürütüldüğü toplam orman alanı ise 65.883 hektardır.
Ülkemizdeki orman alanlarının sadece yüzde 0,29'unda madencilik faaliyetleri yürütülmektedir.
2000'li yılların başında ülkemizin toplam orman alanı yaklaşık 20,7 milyon hektar iken 2018 yılında bu rakam 22,6 milyon hektarın üzerine çıkmıştır.
Her yerde siyanür
Siyanürün yüzde 97'si sentetik kumaş imalatı-iplik, naylon, plastik, kuyumculuk, boya, ilaç, tarım kimyasalları, galvanizleme, metal kaplama ve elektro teknik gibi sektörlerde kullanılmaktadır.
Dünya altın üretiminin yüzde 85'i siyanür ile yapılmaktadır.
Altını kuvarstan ayırma işlemi; 10 bin damla su içerisine 1-5 damla siyanür damlatılarak gerçekleşmektedir.
Avrupa Birliği, atık havuzlarında siyanür tutulmasına 25 mg/lt'ye kadar izin vermektedir. Bergama'daki altın madeni atık havuzunda ise 0,2 mg/lt siyanür bulunmaktadır. ABD'deki içme sularında bulunabilecek siyanür miktarı da 0,2 mg/lt'dir.
Ülkemizdeki çekirdekli meyve sularındaki siyanür miktarı 1-15 mg/lt'dir. Yani aynı bakış açısı ile bakarsak altın karşıtı kişiler kendi elleriyle çocuklarına siyanür içirmektedir.
Sigara dumanında 0,5 mg/ adet, tuzda 20 mg/kg siyanür bulunmaktadır.
Kullanılan siyanürün % 99,8'i doğada bozunarak yok olmaktadır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Terör biterse ne öne çıkar? (29.11.2024)
- Türkiye, Gazze’de nasıl bir rol üstlenecek? (28.11.2024)
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)