İstanbul ve 31 Mart yerel seçimleriyle ilgili sadece partilere, siyaset uzmanlarına değil, sosyologlar ve felsefecilere de büyük iş düşüyor. Çünkü karşımızda ilk kez bizde de hayat bulan "yeni bir siyasidalga" var ve yeni bir politik kültür doğuyor.
Buna dünyada Post-Truth dalga deniyor. Kelime o kadar popüler ki, İngilizcenin en saygın kurumu Oxford Sözlüğü, kelimeyi 2016 yılında, "yılınkelimesi" seçti.
Oxford kelimeyi şöyle tanımladı: "Bahis edilenherhangi bir konudakamuoyu oluşturmakiçin nesnel hakikatlerin, duygulardanve kişisel kanaatlerden dahaaz etkili olma durumudur."
Yani artık gerçekler değil duygular, algılarhatta yalanlar etkili.
Kelimenin Türkçe karşılığı, "Gerçekötesi veya gerçek sonrası" olarak çevriliyorama tam karşılamıyor. Kelime, siyasetteyalanla gerçeğin iç içe geçtiği bir durumuanlatıyor. "Post-Truth" siyaset, NaziGoebbels gibi sadece yalandan ibaretdeğil, o yalanların içinde bir veya birdenfazla toplumsal kesimlerin baskın olan duygularınahitap eden "gerçek" veriler devar.
Konu üzerine kafa yoran siyaset bilimci Onur Erim, dünyada yeni dalgayla ilgili iki çarpıcı örnek veriyor: "Post-Truth politika kültürününvarlığı bazı siyaset bilimcilere göre20. Yüzyılın başlarına kadar dayansada, ortaya çıkış 90'ların başındaoldu. İlk uygulamaları da 2016 yılındaTrump'ın başkanlık seçimleri veİngiltere'nin 'Brexit' kampanyasıydı."
İlkinde Trump, seçmenlerin göçmenkarşıtlığı duygusuna seslendi ve kampanyasındaısrarla ABD'de 30 milyon yasadışıgöçmen olduğunu söyledi. Oysa rakam11 milyondu. Aynı şeyi İngiltere'dekiBrexit'çiler, AB'ye her hafta 350 milyonpound ödeniyor yalanıyla yaptılar. İki yalanda tuttu ki, iddiaların yalan oldukları ispatlanmasınarağmen hâlâ toplumun yüzde50'sinden fazlası bu yalanlara inanıyor.
Türkiye'de de durum farklı değil. Eskiden de siyasette yalan vardı ama hiçbir dönem bugünkü kadar etkili olmadı. Dahası toplum da bu kadar görmezlikten gelmedi. Örneğin Suriyeli sığınmacılarla ilgili söylenen yalanların haddi hesabı yok. Burada Suriyelilerden bir rahatsızlık olduğu açık ve siyaset bunu kullanıyor.
Bu yeni dalganın en çarpıcı örneği İBB başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu. İmamoğlu, özellikle 31 Mart sonrası yürüttüğü seçim kampanyasında tipik "Post Truth" bir siyaset izledi ve siyasi yalanlar konusunda "nirvana"ya çıktı. "Binali Yıldırım soruları istedi"demesi, Ordu Valisi'ne hakareti, CNNTürkkameramanlarının işten atılmaları, Atatürktablosunun indirilmesi gibi çok sayıda iddiasıyalan çıktığı halde o, hiçbir şey olmamışgibi yoluna devam etti. Bunlara rağmenbüyük bir destekle de seçimleri kazandı. Bunda elbette AK Parti'nin seçim stratejisindeki yanlışları, ekonomik kriz ve sert siyaset dili gibi bazı gerçeklerin etkisi var. Ancak daha belirleyici olan, son yıllarda bilinçli bir biçimde AK Parti ve Başkan Erdoğan'a karşı düşmanlaştırılan bazı toplumsal kesimlerin gerçekleri görmeyecek noktaya getirilmeleri...
Bu ruh halinin nasıl bir sonuca yol açtığını House Of Cards dizisinin siyasi aktörü Frank Underwood anlatıyor: "Tanrım, siz sloganlara bağımlısınız. Ne dediğimin ne yaptığımınönemi yok, yeter ki kazanayım, güleoynaya peşime takılırsınız. Açıkçasısizi suçlamıyorum. (...) Nihayetindebeni sevip sevmemeniz de umurumdadeğil. Zarlar hileli. Kurallara şikekarışmış. Mantık Çağı'nın ölümünehoş geldiniz. Artık doğru ya da yanlışyok. Sadece içeride olmak ya da dışarıdakalmak var."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.