Seçim sonrası Kılıçdaroğlu siyaseti
İstanbul seçimleri gelecek için bir laboratuvar niteliğinde ve büyük farkı yaratan çok sayıda parametreden söz etmek mümkün. Toplumun değişim arzusundan ekonomik krize, AK Parti'nin süreci eski parametrelerle okumasından CHP'nin ince siyaset mühendisliğine, kutuplaşmadan Öcalan açıklamasına, muhafazakar kesimdeki ayrışmadan yalanı ustaca bir siyasi argüman olarak kullanan "Post- Truth" (gerçek dışı diye tanımlanan bu eğilimi genişçe ele almak gerekiyor) dalgaya kadar seçimleri etkileyen çok şey var.
Mesele bu süreci partilerin nasıl değerlendireceğinde...
Bu konuda, AK Parti'nin refleksi biliniyor. Kendisini yenileme konusunda iddiasını sürdüren AK Parti'nin yapacağı hamle önümüzdeki seçimsiz 4 yılın nasıl seyredeceğinin de işaretini verecek.
Ancak sadece AK Parti değil, 17 yıl sonra ilk kez yerelde kazanan CHP'nin ne yapacağı ve nasıl siyaset üreteceği de önemli.
Peki, CHP ne yapıyor ve ne yapacak?
Önce şunu söyleyelim, bu seçimlerle CHP'deki parti içi iktidar kavgaları bitti. Sonra nükseder mi bilemem ama şimdilik kimse sesini çıkaracak durumda değil. Partinin tek hakimi artık Kemal Kılıçdaroğlu. CHP'nin önünde 2020 Şubat veya Mart'ında Kurultay var. Orada da ters bir durum beklenmiyor.
Bir yıl önce adı genel başkanlık için geçen Muharrem İnce dahil hiçbir siyasi aktörün esamisi bile okunmuyor. Ama beklenenin ötesine geçen yeni bir aktör var:
Ekrem İmamoğlu. Onun ne yapacağı ise İstanbul'daki performansına bağlı.
CHP'lilere göre İmamoğlu, "şimdilik" belediyedeki işine yoğunlaşacak. Parti tabanı sonuçtan memnun ama geleceğe de şüpheyle bakıyor. En çok merak ettiği ise İP ve HDP'yle kurulan ittifakın 4 yıl nasıl süreceği...
Aralarında yerel iktidar kavgası mı yaşanacak yoksa ortak yeni bir siyasi hat mı oluşacak belirsiz.
Bazı CHP'liler dış politika dahil Türkiye'nin temel sorunları üzerine yeni siyaset geliştirilmesi gerektiğini söylüyor, hatta yeni anayasadan söz eden bile var. Ama Kılıçdaroğlu'nun seçim sonrası yaptığı açıklamalarda böyle bir işaret yok.
Peki, ne var?
İki yoldan söz ediliyor. Biri İstanbul dahil büyük şehirlerde hizmete ağırlık vermek diğeri de genel siyasette "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini" tartışmaya açmak. Kısaca CHP, AK Parti belediyeciliğine karşı "israf" üzerinden bayrak açarken, merkezi iktidarı da "tarafsız cumhurbaşkanlığı" teziyle sıkıştıracak.
Bunun ipucunu da önceki gün Kılıçdaroğlu verdi: "Cumhurbaşkanının tarafsızlığı konusunda referanduma hazırız" Gördüğünüz gibi Kılıçdaroğlu, halkın üst üste yapılan seçimlere tepkisinden dolayı erken seçimi seslendirmekten kaçınırken, bunun yerine kendisini güçlü hale getiren sistemi tartışmaya açarak gerilim siyasetini sürdürüyor.
Bu da önümüzdeki süreçte siyasi gerilimin devam edeceği anlamına geliyor.
Anlayacağınız Batı cephesinde değişen bir şey yok.
Gündemlerinde ne Akdeniz'deki kuşatma, ne Fırat'ın Doğusu veya S-400'ler var, ne de Türkiye'nin önünü açacak köklü reformlar...
Oysa halk, gelen tehlikeye görerek son seçimlerde genelde Cumhur İttifakı'nı, yerelde ise Millet İttifakı'na destek vererek siyasetteki gerilime bir son vermek istedi.
Açıkçası, iktidarı uyarırken, muhalefete de "elini taşın altına koy" dedi.
Ne yazık ki muhalefet şu ana kadar mesajı almış gibi davranmıyor. Bundan sonra alır mı göreceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Terör biterse ne öne çıkar? (29.11.2024)
- Türkiye, Gazze’de nasıl bir rol üstlenecek? (28.11.2024)
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)