Yerel seçimleri geride bıraktık ancak siyasi gerilimden kurtulamadık.
Bunun görünen en büyük nedeni PKK'nın seçimden hemen sonra kanlı saldırı başlatıp 4 askeri şehit etmesiydi.
Siyasi partilerin ve aydınların artık şu soruları önlerine koyup cevaplaması gerekiyor. Bir: Ne oldu da PKK seçimden hemen sonra devreye girdi ya da sokuldu? İki: PKK hangi gerekçeyle hâlâ terörü bir siyasi mücadele aracı olarak kullanıyor? Üç: HDP neden PKK terörü karşısında açık bir tavır almıyor ve gizli ortağı CHP, bu ilişkiyi neden sorgulamıyor?
Şu gerçeği artık görelim, rahmetli Turgut Özal döneminden beri, Türkiye ne zaman Kürt meselesiyle yüzleşmeye kalksa süreci bizzat PKK sabote etti. Bunu ister içerideki vesayet odakları, ister ABD veya İngiltere gibi küresel güçlerin talebi ile yapsın, sonuç değişmiyor.
Aynı şeyler 2009'da Habur, 2011'de Oslo ve 2013'teki çözüm süreçlerinde de yaşandı.
O tarihlerde devletin PKK ve İmralı'yla, AK Parti'nin de HDP'yle kurduğu ilişki, silahların bırakılmasını hedefliyordu. Ne yazık ki bazı hatalar ve farklı güç odaklarının devreye girmesiyle bu hamleler de sonuçsuz kaldı.
Her defasında PKK siyaseti değil, terörü tercih etti. Onun siyasi ayağı olan HDP de en somut haliyle 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13 oy almasına rağmen bu tercihe boyun eğdi ve şiddetin "çukur siyaseti"yle şehirlerin yakılıp yıkılmasına göz yumdu.
Bu gerçek HDP içinde derin tartışmalara yol açsa da şiddete karşı bir duruş yaratmadı.
Çünkü tam da o sırada devreye, dışarıda PKK-ABD, içeride de CHP-HDP gizli ittifakı girmişti. Teröre karşı mücadelenin başarılı olduğu bir zaman diliminde içeride ve dışarıda kurulan bu ittifaklar deyim yerindeyse PKK'ya can suyu oldu.
31 Mart yerel seçimleri bu ittifakların gölgesinde gerçekleşti. Şimdi herkes merak ediyor;
CHP'nin HDP'yle girdiği, PKK'nın da destek verdiği bu gizli ilişki nereye kadar sürecek ve nasıl bir siyasi sonuç doğuracak?
PKK terörü konusunda ortak bir tavır gelişecek mi?
Bu soruların cevabı verilirken iki olasılıktan söz ediliyor. Birincisi, CHP'yle kurulan ilişki, geçmişten bugüne PKK-HDP hattının izlediği siyasetten farklı olmayacak ve köprü geçildiğinde PKK yine PKK'lığını yapacak ve bu ilişkiyi bitirecek. Üstelik HDP bu ilişkiyi bitirip, rahatlıkla CHP'yi "faşistlikle" suçlayabilir.
İkinci olasılık, CHP'nin, HDP'yle açık ittifak yapması ya da "laiklik" ortak paydası üzerinden birleşmeleri üzerine kurulu. Bunun tek şartı; CHP-HDP ortaklığının terör karşısında açık ve net tavır almasıdır. Aksi halde CHP bunu topluma anlatamaz. Bu siyaset açısından doğru bir adım olur. Ancak buna bir engel var. O da önümüzdeki seçimsiz 4.5 yılı, Türkiye'nin sorunsuz geçirmesini istemeyen güçlerin rahat durmayacağı gerçeği.
Seçim sonrası PKK'nın terörü yükseltmesi hayra alamet değil. Bu tehdit devam ederken, CHP'nin HDP'yle birleşmesi veya açık ittifak yapması kolay olmayacak.
Tabii işin bir de CHP'nin ittifak yaptığı İyi Parti ve destekçisi SP boyutu var. CHP, onlarsız HDP'yle ittifak yapsa bile aynı sonucu alamaz.
Görünen o ki, 31 Mart seçimlerinde işe yarayan siyaset mühendisliğiyle oluşan bu ittifakın ömrü, CHP ve HDP'nin hatta İP'in açık ilişkisine ve terör karşısında alacakları tavra bağlı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.