Siyasetin doğal akışıyla değil de siyaset mühendisliğiyle bir yerlere geliyorsanız, o yeri hak etmediğiniz gibi hakkını da veremezsiniz. CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu'nun durumu tam da böyle. Partisini bir adım ileri götüremediği gibi giderek irtifa kaybettiriyor. CHP'nin 6 yıldır yaşadığı bu.
Tabii bunun ceremesini sadece CHP'liler değil tüm Türkiye çekiyor. Daha da çekecek gibi çünkü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerinden sonra başka bir ruh hali içinde ve tam bir dibe vuruş yaşıyor. Ankara'da, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu'ndaki şu konuşmaya bakın:
"Darbe hukukuyla beraber ele alacaksakAnayasa'yı değiştirelim. Darbehukuku kalsın, biz bu Anayasa'yı değiştirelim;ne için? 'Başkanlık sisteminigetireceğiz.' Bir kişi konuşacak,Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak,hâkim ona göre karar verecek. Bir kişikonuşacak, ona göre milletvekili listelerihazırlanacak. Böyle bir başkanlıksistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net."
Bu sağlıklı bir siyasi aklın ürünü olamaz. Bir partinin "başkanlık" önerisini beğenmeyebilirsiniz. Ama şu denebilir mi: "Böyle birbaşkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz."
Ayrıca kimse referandumsuz, seçimsizbir sistem değişikliğinden söz etmiyor. Kararverecek olan da toplum. Peki, nasıl oluyorda, bu zeminde Kılıçdaroğlu'nun aklına"kan dökmeden" sözü gelebiliyor. Kılıçdaroğlu darbe mi yaptıracak yoksa iç savaş mı çıkartacak? Sağlıklı bir aklın ürünü değil bu yaklaşım. Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerini rahmetli NecmettinErbakan'ın 90'ların ortasında söylediği ve yanlış yorumlanan o sözleriyle de kıyaslamamak gerekiyor.
Çünkü Erbakan'ın kapalı bir grup toplantısında söylediği "Türkiye, muhakkakbir geçiş süreci yaşayacak. Bu kanlımı olacak yumuşak mı olacak? Buna,bu millet karar verecek" sözü "vesayetrejimi"nin tavrına ilişkindi.
Aslında Kılıçdaroğlu'nun bugün söylediği de onu doğruluyor. O sözü, dönemin ANAP Başkanı Mesut Yılmaz Refah Partisi'nin iktidara gelişiyle ilgili "Kanlı mı, kansızmı olacak?" gibi sunmuş öyle de akıllarda kalmıştı. Dahası o söz Refah Partisi'nin en önemli kapatılma nedeni olmuştu.
Kılıçdaroğlu'nun sözü yasal bir soruşturma nedeni olur mu bilemem ama siyasi açıdan bir bitişi işaret ettiği çok net. Bu durum, Türkiye'deki muhalefet probleminin de ne kadar derinleştiğini gösteriyor.
Başta CHP olmak üzere ne yazık ki muhalefet büyük oranda eskiyi yani statükoyu korumaya çalıştığı için yeni bir şey üretemiyor.
Başkanlık sistemi karşısındaki öfkeleri de bundan.
Dedikleri tek şey "Seni başkan yaptırmayacağız" veya "Sen başkan olamazsın" negatif siyaseti. Türkiye toplumu, çok eskiden beri bu "yaptırmayacağız, sattırmayacağız" siyasetini tanıyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, da bu siyasetçi tipinin son örneği ve derin bir çaresizlik içinde. Geldiği yeri dolduramadığı gibi öfkeleniyor, şikâyet ediyor, vatandaşa kızıyor, cumhurbaşkanına hakaret ediyor ve işin içinden çıkamayınca da son yaptığı gibi "kan dökmek"ten söz ediyor.
Türkiye'ye ve CHP'ye bundan daha fazla kötülük ne olabilir ki...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.