Başbakan Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır'daydı ama zor bir günde oradaydı. Bir gün önce terör saldırısıyla 7 şehit ve onca yaralı var. PKK ve şürekası da Başbakanı karşılamaya gidenleri tehdit ediyor.
Bu durumda Başbakan gelse bile Diyarbakırlılar ilgi göstermez deniyordu. Tam tersi oldu. Ulu Cami'nin çevresi Başbakanı görmeye gelen, destek vermek isteyen binlerce Diyarbakırlıyla dolup taştı. Bir anlamda doğal mitinge dönüştü.
Buradan Diyarbakır'ın tarihi Hasanpaşa Çarşısı'na geçildi. Orada Başbakan konuşurken, etrafa bakıyorum, çoğu yüzü yıllardır tanıyorum. Diyarbakır'ın acıyla iç içe geçmiş tarihinin yorgun yüzleri... İlk kez o yüzlerin güldüğünü çözüm sürecinin ilk Newroz'unda görmüştüm.
Şimdi umutlarını yitirmeseler de kaygılılar. Başbakan Davutoğlu da o kaygıları gidermek, Diyarbakır'ın kalbi Sur'da açılan yaraları iyileştirmek için "inşa ve ihya" programını açıklıyor.
Hem de çok sayıda bakanıyla birlikte... İçişleri Bakanı Efkan Ala, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sağlık Bakanı MehmetMüezzinoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Turizm ve Kültür Bakanı Mahir Ünal, Kalkınma Bakanı CevdetYılmaz ilk gördüğüm isimler.
Sonra Başbakan Davutoğlu, eşi SareDavutoğlu ile birlikte gazetecilerle DiyarbakırValiliği'nde bir araya geliyor. İlk olarak sokaktakiDiyarbakırlıların özlemi olan "huzur veçözüm sürecini istiyoruz" talebini iletiyoruz. Başbakan net bir cevap veriyor: "Çözüm sürecini biz bitirmedik. Çözüm sürecini barikat kuranlar, çukurkazanlar, bomba ve mayın döşeyen, içsavaş çığlığı yapanlar bitirdi. Suriye'dekikazanım diye düşündükleri şeyleriTürkiye'de de stabilize etmek için kullanmayakalktılar. Halkın çözüm sürecindenbeklediği şey silahların tümüyle terkedilmesi. Yani 2013 Mayıs'ına dönülürse,PKK tüm silahlı unsurları Türkiye dışınaçıkarıp tek bir silahlı unsur kalmazsa herşey konuşulabilir Türkiye'de. Siyasetinönü açılır."
Başbakan Davutoğlu, GenelkurmayBaşkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın "Paralelyapı ve darbe" söylentileriyle ilgili son açıklamasınıda değerlendirdi:
"Genelkurmay Başkanımızın yaptığıaçıklama hem benim iznimle yapılmıştırhem de ben bu açıklamanın arkasındayım. Silahlı Kuvvetler içerisinde herkesin özenle bu konuya yaklaşması lazım, eski Türkiye çok gerilerde kaldı. Artık kimse Türkiye'demeşru demokratik sistem içinde SilahlıKuvvetler üzerinden güç sahibi olacağınıdüşünemez. Silahlı Kuvvetler, halkın oylarıylaiktidara gelmiş ve meşruiyetini halktanalan demokratik hükümetin emrindedir. Bu çerçevede yapılan açıklamadoğrudur, yerindedir. Dolayısıyla bu açıklamayıherhangi bir şekilde demokratikteamüllere aykırı da görmüyorum."
ABD ve Avustralya hükümetlerininTürkiye'de terör riski var, vatandaşlarını ve çalışanlarınıuyarma ve boşaltma çağrılarını doğrubulmadığını belirtiyor ve şöyle diyordu: "Çok daha yoğun terör tehdidininolduğu ülkelerde gösterilmeyen tavırTürkiye'de gösterilirse bunu doğru görmeyiz,bu konuda da zaten diplomasi kanallarıylagerekli girişimlerde bulunuyoruz. Herhangi bir Avrupa ülkesinde terör riskine kadarsa, Türkiye'de de o kadardır."
Başbakan Davutoğlu, belki de ilk kez bölgedekikirli hesapları bozacak temel bir yaklaşımdansöz edip, bölgedeki Kürtlere seslendi:
"Türkiye'yi tümüyle Mezopotamya'dan koparabilmek için Türk-Kürt gerilimi üzerinden bir siyaset üretmeye çalışanlar var. Benim Sykes-Picot dediğim bu.
Türkiye'yi konsolide edeceğiz. Türkler, Kürtler, Aleviler, Araplar... Sonra da Sykes-Picot'nun kısıtlayıcı sınırlarını aşıp, bölge doğal bütünleşecek. Buradada Kürt nüfusu önem taşıyor. Eğer Irakve Suriye'deki Kürt kardeşlerimiz birmaya rolü oynarlarsa, tüm oyunları altüst edecektir. Biz Kürt kardeşlerimizin Irak ve Suriye'de çektikleri çileleri de sona erdirmek için her türlü çabayı gösteriyoruz."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.