Vaatler oy getirecek mi?
7 Haziran seçimlerine gidilirken, ekonomik vaatler sokakta konuşulsa da sonucu etkilemedi. O seçimde sonucu asıl belirleyen "Kürt ve Milliyetçi" seçmenin siyasi tercihleri oldu.
Bu tercihin öne çıkartılması ise tam anlamıyla bir projeydi. Bu projeye de başta batı medyası olmak üzere, Doğan ve Paralel Medya hatta ana muhalefet partisi CHP ciddi destek verdi.
HDP de siyasi stratejisini AK Parti'yi tek başına iktidardan etmek üzerine kurunca seçim sonuçları farklı oldu. Yani 7 Haziran'ın ana temasını vaatler değil, AK Parti karşıtlığı oluşturdu. Şimdi bambaşka bir atmosferde yeni bir seçime gidiyoruz.
7 Haziran'ın üzerinden çok zaman geçmedi ama çok farklı bir tecrübe yaşandı. Bu yüzden toplum, bu seçimde partilerin son 5 aydaki performansına ve ülkenin son 13 yıldaki kazanımlarına bakarak oy kullanacak. Oy vermede önemli bir etken de "toplumsal kutuplaşmayı" azaltacak siyaset dili olacak.
Özellikle toplumun ana omurgasını oluşturan orta sınıf, son 5 ayda, iki küçük milliyetçi partiye yönelmenin siyaseti nasıl kilitlediğini, bu kilitlemenin son 13 yılda elde edilen her türlü kazanımı nasıl riske sokabileceğini gördü.
Ayrıca başta Kürtler olmak üzere herkes ölümleri sonlandıran "çözüm süreci"nin nasıl heba edildiğine ve dayatılan yüzde 60'lık blok siyasetinin gerçekçi olmadığına tanık oldu.
Halk, şimdi bu tecrübeyle 1 Kasım seçimlerine gidiyor. Bu yüzden partilerin "bol kepçe" vaatlerinden çok o vaatleri yerine getirme "güvenilirliği"ne bakıyor.
Birkaç gündür arka arkaya 4 parti vaatlerini açıkladı. Pazar günü de AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davuoğlu'nun açıkladığı vaatleri dikkatle izledim.
Daha önce benzer adımlar atan, devletin olanaklarını iyi bilen AK Parti, bu kez hem sokağı hareketlendiren gereksiz tartışmaların önünü kesti, hem de uçmadan emeklilerden gençlere, çalışan kadınlardan asgari ücretliye, çeşitlendirerek daha gerçekçi vaatlerde bulundu.
Ve bir şey daha yaptı; bu vaatleri siyasi hamlelerle tamamladı. Cemevlerine hukuki statü verilmesi, seçim barajının indirilmesi, disiplin suçları dışında askeri yargının kaldırılması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve çatışma zeminine rağmen "çözüm süreci"ne sahip çıkılması...
Bütün bu vaatler ve siyasi yaklaşımlar bir kez daha AK Parti'yi seçimin favorisi yapıyor. Hâlâ ciddi bir alternatifi yok. Tek başına iktidar şansı da hayli yüksek... AK Parti'yi aradaki oy farkı sürse de "merkezde toparlanma" arzusu nedeniyle CHP izliyor.
Seçmen, diğer iki partiyi, MHP ve HDP'yi vaatler açısından "ciddiye" almıyor. Bu partilere oy verme nedenleri de vaatler değil. Bu yüzden, 1 Kasım seçimlerde oy değişimi daha çok "güvenilirlik" ve "merkezde toparlanma" üzerinden olacak.
Kısaca ne vaat edilirse edilsin, özellikle iki milliyetçi partinin bir daha 7 Haziran rüzgârını yakalama şansları yok. Köprülerin altından çok sular aktı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Üç siyasi aktör ve iç cephe (01.10.2024)
- İsrail nereye kadar? (29.09.2024)
- İmamoğlu’na siyasi yasak kimin işine yarar? (28.09.2024)
- Putin’in Türkiye mesajı (27.09.2024)
- Rusya Senatosu’nda tarihi konuşma (26.09.2024)
- Türkiye’nin hamleleri ve Rusya gezisi (24.09.2024)
- CHP, DEM Parti ve ilk 4 madde (22.09.2024)
- Özel’in ‘rakı’ siyaseti (21.09.2024)
- Aselsan 1919’a ne oldu? (20.09.2024)
- Çağrı cihazı terörü ve hatırlattıkları (19.09.2024)