En önemli varlık: Sağlık Sistemi
Küresel pandemi öncesinde, 'yaşam kalitesi'nde öne çıkan en temel hususlar, aslında şehirlerin günlük yaşamına dair daha estetik, daha 'sosyal yaşama' dokunan başlıklardı. Şehirdeki sanat merkezleri, yeşil alanlar, sosyal eğlence mekanları, kütüphaneler, ağırlama endüstrisinin (restoran, kafe, otel ve benzeri imkanlar) imkanları doğal olarak öne çıkmaktaydı. Ancak, küresel pandemiyle birlikte, bu başlıklar, detaylar, 'önemi'ni yitirmese de, 'önceliği'ni yitirdi. Uluslararası kurumların raporlarında, artık altı kalın bir şekilde çizilerek, bir ülkenin veya şehrin yaşam kalitesinde artık tartışılmaz önceliği olan bir alan olarak, hatta ülkelerin, şehirlerin 'en değerli' varlığı olarak tanımlanan bir alan olarak öne çıkarılan husus 'Sağlık Sistemi ve Altyapısı'.
Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) rapor ve değerlendirmeleri, 'Kovid-19 'la birlikte yaşama' gerçeğinin en az 2024'e kadar devam edebileceğine işaret ederken; küresel iklim değişikliği ve 100 milyona ilerlemekte olan 'düzensiz göç'e tabi insan sayısı nedeniyle, küresel virüs salgınlarının artık günlük hayatımızın ne yazık ki 'değişmeyecek' bir gündemi olacağına da işaret ediyor. Bu nedenle, bir ülkenin veya bir şehrin etkin, yüksek kalitede işleyen, son derece iyi yetişmiş yetkin ve yüksek nitelikte uzmanla yürütülen Sağlık Sistemi ve Altyapısı, bilhassa uluslararası ölçekte profesyonel çalışma yürüten 'beyaz yakalı' çalışanlar açısından artık her şeyden daha kıymetli hale geldi.
Bu nedenle, Türkiye'nin son dönemde gerçekleştirdiği Sağlık Sistemi ve Altyapısı'na yönelik, hem halk sağlığı, hem tedavi, hem rehabilitasyon, hem acil ve yoğun bakım süreçleri, hem de eğitim süreçleri boyutundaki hamleleri, bugün çok daha ciddi boyutlarda uluslararası yatırımcıların da, uluslararası profesyonellerin de radarında. Nitekim, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi ülkelerin GSYH'larına oranla, sağlık harcamalarının oranına baktığımızda, 2005'de yüzde 7,8 olan oran, 2007'de yüzde 7,7'ye gerilese de, 2008'de önce yüzde 8'e, 2009'da bir anda yüzde 8,8'e yükselip, 2018'e kadar yüzde 8,7 ortalama ile gitmiş iken, 2019'da önce yüzde 9'a, ardından 2020'de yüzde 9,9'a sıçramış durumda.
Buna karşılık, sağlık sektörü yine OECD üyesi ülkeler de dahi, 'dijitalleşme yatırımları'ndan en düşük oranda nasibini almış bir sektör. Ve, bu dönemde, tersine, maliyet kısıtlama politikasına ağırlık vermiş olan OECD'nin önde gelen gelişmiş ülkeleri, bugün bu tercihin halk sağlığı hizmetleri adına sebep olduğu 'açık'tan ciddi manada muzdaripler. Bu nedenle, küresel ve bölgesel krizlere, virüsle mücadeleye, yeni hastalıklara karşı 'dayanıklı', 'araştırma-geliştirme imkanları' güçlendirilmiş ve 'sürdürülebilir' bir Sağlık Sistemi ve Altyapısı artık ülkelerin birinci önceliği.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)