Geçtiğimiz çarşamba günü Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından açıklanan 2. Stratejik ÖngörüRaporu (2021 Strategic Foresight Report- The EU's capacity and freedom to act), Avrupa Birliği'nin küresel trendlere cevap verebilme kapasitesi ve eylem serbestisini değerlendirmesi açısından önemliydi. AB'ye adaylık süreci devam eden Türkiye'ninsahip olduğu imkan ve kabiliyetlerin AB'nin cevap verebilme kapasitesine ve eylem serbestisine yapabileceği paha biçilmez katkıları bir kez daha irdeleyebilmemiz açısından ufuk açıcıydı. Rapor, AB'ningeleceğini etkileyecek küresel meselelere karşı, AB'nin çözüm ve politika üretme becerisini irdelemesi açısından da dikkatle okunması gereken bir rapor.
Küresel ekonomi-politik sistemi derinden etkileme gücü itibariyle, 4 küreseltrend tanımlanmış. İlki, hiç kuşkusuz, iklim değişikliği ve diğer çevresel meydan okumalar. Dünyanın ortalama sıcaklığındaki her 0,5 derecelik artış, bugüne kadar hiç bu düzeyde sıcaklık ve kuraklık, orman yangını, büyük sel baskını, buzul erimesi görmemiş coğrafyalarda, bunları hiç yaşamamış coğrafyalarda son derece tehlikeli doğal afetlerle karşılaşma riskimizi arttırıyor. Dijital 'hipererişebilirlik' ve teknolojik transformasyon günlük ve iş hayatımızın her noktasını, her saniyesini etkiliyor. Demokratik modelin, demokrasiyle yönetilmenin kurumsal yönetimi ve değerleri üzerindeki baskı da bir başka küresel trend olarak tanımlanmış. Ve, son olarak, küresel düzen ve demografidekideğişim de 4. başlık olarak yerini almış.
Rapor, 1975'de küresel GSYH'nın yüzde 60'ını temsil eden G7'nin, artık sadece yüzde 40'ı temsil ettiğini, 'çokkutuplu' bir yeni küresel düzen ile karşı karşıya olunduğunu, 2050'ye doğru küresel gücün yeniden dağıtılacağı ve 'jeoekonomikmerkez'in doğuya kaymakta olduğu bir dünyada, bugün G7 ekonomilerin üçte ikisine ulaşan, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı E7 ekonomilerinin ise, 2050'de bu defa yüzde 60'lık payı yakalayacağını belirtiyor. AB'nin Stratejik Öngörü Raporu, ABD ile Çin arasındaki rekabetin jeopolitik dengeleri en çok etkileyen başlıklardan birisi haline geldiğine işaret ederken, Çin ve Rusya'dan kaynaklanacak küresel rekabet ikliminin pek çok jeopolitik ve jeostratejik sonuçları olacağına da değiniyor. Rapor, AB'nin küresel liderliğinin test edileceği ve yeni fırsatlara da sebep olabilecek 10 'meydan okuyucu'alan üzerinde de durmakta.
İster 'sürdürülebilir ve dayanıklı bir sağlık ve gıda sistemi kurulması', ister 'barış, güvenlik ve istikrarın teşvik edilmesi için küresel ortaklarla birlikte çalışılması', ister 'hammadde arz tedarikini çeşitlendirme ve güvenceye alma', isterse de 'geleceğe dair risklere karşı dayanaklı bir ekonomik ve finansal sistemi inşa etme', söz konusu 10 'meydan okuyucu' başlıktaki detaylar ve AB'nin küresel liderlik becerisini nasıl güçlü kılacağına, nasıl sürdürülebilir kılacağına dair her yorum, her analiz, her vurgu, Türkiye'nin AB'ye 'tam üyeliği'nin ne kadar gerekli, ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha teyit ediyor. 'Çok kutuplu' bir küresel düzen artık tüm gerçekliliği ile karşımızdayken, AB'nin yakın ve uzak gelecekteki transatlantik ilişkileri açısından, Türkiye'nin 'güçlü' ve'demokratik' bir partner olarak üstleneceği rol, Avrupa'nın geleceği açısından paha biçilmez olacak. Bu detayları kolayca yakalamak adına, raporu dikkatlice gözden geçirmenizi öneririm.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.