Türkiye ‘büyüme’de yine şaşırtacak
Ancak, Türkiye konusunda yine aceleci davrandığı rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, Türkiye'nin aşılama oranı, gelişmekte olan ülkeleri geçtik, pek çok gelişmiş ülkeden bile daha yüksek oranda seyrediyor ve aşılama süreci çok etkili devam ediyor. Bu nedenle, Türkiye, ister Delta Varyantı gibi yeni bir vaka sayısı dalgasına sebep olabilecek bir gelişme olsun, dünyada bu süreci göreceli olarak daha az yoğun bakım gerektiren hasta sayısı ile en iyi şekilde göğüsleyecek ve yönetecek ülke konumunda. Bu nedenle, Türkiye ekonomisinin üretim ve ihracat çarkları o kadar etkili ve güçlü çalışıyor ki, Türkiye 2021 yılı itibariyle de hem ihracatta, hem de büyümede yeni rekorlara imza atacak.
Sadece 2. çeyrek büyüme verisi bile, Türkiye'nin 2021 büyümesine yönelik tahminlerin yeniden yukarı yönde revize edilmesine sebep olacak. Bu esnada, soğuma göstermiş olan altın ithalatı, makul seyreden diğer ithalat kalemleri ve yerli kaynak kullanımının katlanarak artmasına bağlı olarak baskılandırılmış olan enerji ithalat faturasıyla ve beklenenin üzerinde bir canlılık göstermekte olan turizm sektörüyle, cari açığın yönetimi kolaylaştığı gibi, Türkiye'nin yıl sonunda kümülatif olarak cari fazla görme ihtimali de kuvvetlenmiş gözüküyor. Bu da, net ihracatın büyümeye pozitif katkısının 3. ve 4. çeyrekte de devam edebileceği olasılığını güçlendiriyor.
Başta ABD, dünyanın önde gelen ekonomilerinde, G20 ülkelerinin büyük bir bölümünde hem talep, hem de maliyet enflasyonunun hayli yüksek seyrettiği ekonomi çevrelerinin zaten farkında olduğu bir konu. IMF de, son raporunda, gözlenen mevcut fiyat baskısının çoğunlukla salgınla ilgili olağan dışı gelişmeleri ve geçici arz-talep uyumsuzluklarını yansıttığını belirtirmiş. Bazı gelişmekte olan ekonomilerde yüksek seyreden küresel gıda fiyatlarına bağlı olarak enflasyon artışı beklendiğine dikkat çekse de, IMF bu tabloya rağmen, merkez bankalarının geçici enflasyon baskısını iyi analiz ederek, temel fiyat dinamikleri netleşene kadar para politikasını sıkılaştırmadan kaçınmaları gerektiğini de hatırlatıyor.
Bir Keynesyenci iktisatçı olarak, uzunca bir dönem neoliberal ortodoks anlayışın kalesi olmuş IMF'in, 2008 küresel finans krizinden bu yana keynesyen görüşü de dikkate alarak daha hibrid bir yaklaşım ortaya koyuyor olması sevindirici. Bu nedenle, Türkiye'nin 2021'de de küresel ekonomi aktörlerini şaşırtacağı büyüme performansının, ekonomiye istihdamın korunması ve yüksek ihracat ve vergi geliri olarak geri döneceğini göz ardı etmeyelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)