Bir önceki yazımızda, bir tarafta ülkeler ve şirketler arasındaki küresel rekabet koşullarını derinden etkileyen megatrendleri, diğer tarafta ise küresel rekabeti etkileyen küresel tehdit ve sorunları detaylı anlatmıştık. Bugün ise, dünyanın önde gelen ülkelerince küresel rekabetin önemli detaylarından birisi olarak görülen 'vergi' konusundaki sıcak bir gelişmeye değineceğiz. Malum, kimi önde gelen gelişmiş ülkeler, gerek kendi aralarında, gerekse de gelişmekte olan ülkeler ile kendi aralarında vergilendirme metotlarının ve vergioranlarının bir küresel rekabet alanı olmasından duydukları rahatsızlığı zaten dile getirmekteydiler.
Bu nedenle, son 40-50 yıldır vergilendirme açısından birer 'kayıt dışı' ve 'düşük vergi' cenneti olarak görülen kimi ada ülkeler; hatta, Avrupa'nın ortasında 'vergi cenneti' olarak tanımlanan kimi ülkeler ciddi ölçüde mercek altında. Bu tür 'vergi ve kayıt dışı cenneti' olarak bilinen ada ülkelerde veya Avrupa'daki kimi ülkelerde kurulan şirketler üzerinden dünya genelinde küresel şirketlerin kaçırdıkları düşünülen vergi kaynağı uluslararası kurumların raporlarına göre 30 ile120 milyar dolar arasında değişiyor. Almanya Maliye Bakanı Olaf Scholz, söz konusu şirketlerin iş modellerinin onlara çok daha fazla oranda vergiden kaçınma şansı verdiğini belirtmişti.
Bilhassa, küresel rekabetin 'dijitalleşme'ile yeniden şekillendiği dünya ekonomisinde,dijitalleşmenin öncüsü konumundakiküresel internet platformlarının veküresel ölçekte e-ticaret ve e-ihracata öncülükeden şirketlerin 'matrah aşındırma ve karkaydırma' (MAKA) metotlarını da kullanarakvergiden kaçınma manevralarını devredışı bırakmak adına ciddi çalışmalar yürütülüyordu.Bu nedenle, geniş ifade ile 'dijitalhizmetler üzerindeki vergilendirme haklarınınülkeler arasında, özellikle sanayileşmişve gelişmekte olan ülkeler arasında yenidendağılımı' olarak tanımlanabilecek; kısa ifadeile 'minimum dijitalleşme vergisi' veya'küresel minimum kurumlar vergisi'olarak adlandırılabilecek yeni bir küresel vergilendirmeadımı için süreç zaten hızlanmıştı. MAKA'nın (Base Erosion and Profit Shifting, BEPS) önlenmesi sayesinde,dünya çapında kurumlar vergisinin yüzde 1,9ila yüzde 3,2 veya yılda yaklaşık 50 milyarila 80 milyar dolar artması öngörülüyor. Bilhassa, ABD'nin bu konuyu sahiplenmesi ve denizaşırı ekonomik faaliyetlerin vergilendirmesine gereken katkıyı yapması halinde, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün öngörüsü, dünya genelinde kurumlar vergisi gelirinin yüzde 4, yani 100 milyar dolar artacağı. Bu nedenle, 'küresel minimum asgari kurumlar vergisi' konusu geçtiğimiz ekim ayından bu yana G20 gündeminin ön sıralarına yükselerek zaten ciddiyet kazanmıştı.
Nitekim, geçtiğimiz cumartesi Londra'da bir araya gelen G7 ülkeleri, büyük şirketlerin en az yüzde 15 oranında vergi ödemesi konusunda anlaşma sağladılar. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen da küresel asgari vergi oranının, kurumlar vergisinde sürekli aşağıya çekilen eşiği sona erdirerek, dünyada orta sınıf ve çalışan kesim için adaleti sağlayacağını vurguladı. İngiltere Maliye Bakanı Rishi Sunak ise, yeni vergi sisteminin küresel dijital çağa ayak uyduracağını, büyük şirketlerin doğru oranda ve doğru bölgelerde vergi ödeyeceklerini ifade etti. Kovid-19 nedeniyle kaynak arayışındaki önde gelen ülkeler için ilaç gibi gelecek bu gelişmede gözler şimdi temmuz ayındaki G20 zirvesine dönmüş durumda.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.