Küreselleşme mi, ‘Çin’leşme mi?
Bugün, küresel pandeminin pek çok dünya meselesine yönelik 'tefekkür'e imkan sağladığı, insanları, kurumları kendi iç dünyasına döndürdüğü bir süreçte; küreselleşme modeline yönelik belirli bir görüşün, belirli bir değerlendirmenin öne çıktığına müşahede ediyorum. O da, son 20 yılın aslında bir 'küresel'leşme sürecinden çok, bir 'Çin'leşme süreci olduğunun artık daha fazla fark ediliyor olması. Son 20 yıl, küresel tedarik zinciri açısından olsun, önde gelen ülkelerin üretimlerini daha fazla Çin'e kaydırmaları açısından olsun veya Çin'in tüm kıtalarda, bilhassa da Afrika'da devasal yatırım hamleleri açısından olsun, adeta Çin'in 'önlenemez' yükselişi olarak geçti ve Çin'i adeta 'vazgeçilmez' bir konuma taşıdı.
Bu nedenle, başta Atlantik İttifakı'nın başat ülkeleri olmak üzere, dünya ekonominin önde gelen güç merkezleri, Çin'e bu ölçüde yol vermiş olmanın, Çin'i bu ölçüde 'vazgeçilemez' kılmanın esasen küresel sistem açısından fevkalade mahsurlar doğurmuş olduğuna kanaat getirmiş durumdalar. Üstelik, Çin'in ekonomik olarak bir süper güce dönüşmesi ve elindeki trilyon doların üzerindeki sermaye gücü ile pek çok uluslararası kuruluş ve organizasyon açısından 'ideal' bir 'finansör' olması, 21. Yüzyıl'ın ilk 20 yılını 'Çin Cazibesi'nin daha geniş kapsamlı olarak pazarlanmasına da fırsat sundu. Bu nedenle, Kovid-19 sonrasındaki dönem açısından, Asya-Pasifik ile Atlantik arasında dengelerin yeniden kurulacağı süreç, 20 yıllık 'tartışmalı' tercihlerin bir sonucu olarak kolay olmayacak.
Şimdi, tüm uluslararası kuruluşlar, tüm uluslararası organizasyonlar, 'Çinleşme' olgusunu masaya yatırarak, yeni bir küreselleşme modeli için entelektüel emek, bir mücadele, bir alın teri ortaya konacak ise, bundan önceki 20 yılda ardı ardına yapılmış olan 'hatalı' tercihlerin asla tekrarlanmayacağı yeni bir 'yol haritası' üzerinde çalışmaya odaklanmış durumdalar. Çin'le ilgili artan endişeler Afrika'yla da sınırlı değil. Karadağ bir otoyol projesinin ilk bölümünün inşaatı için Çin Eximbank'dan alınan 1 milyar euroluk kredi için, ülkesinin zor durumda bırakıldığı açıklamasıyla, AB'den yardım istedi. Son derece ağır koşullarda alınan krediye rağmen otoyol inşaatının gecikmesi, Avrupa Birliği içerisinde de tartışmaları alevlendirmiş durumda. Ancak, Avrupa aşırı sağının 'İslamiyet' ve 'Türk' düşmanlığı üzerinden yürüttüğü 'gözleri kararmış' siyaset o kadar vahim boyutta ki, Avrupa bizzat kendi geleceğini 'karanlık' bir geleceğe sürüklediğinin bir an önce farkına varması gerekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)