‘Kuşak-Yol’a ‘demokratik’ rakip
Bu nedenle, geçtiğimiz hafta gerçekleşen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda önemli mesajlar paylaşan ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Çin ve Rusya'yla ilgili değerlendirmeleri sonrasında, takip eden geçtiğimiz hafta sonu Başkan Biden'ın değerlendirmeleri de hiç şüphesiz not alındı. İngiltere Başbakanı Johnson ile yaptığı telefon görüşmesinde, iklim değişikliği ve NATO müttefikliğinin güçlendirilmesi konularını ele aldıklarını ifade eden Biden, Çin konusunu da görüştüklerini vurgulayarak, 'Kuşak-Yol' konusunda giriştikleri rekabetten hareketle, yardıma ihtiyacı olan toplumlara gereken desteğin verilmesi adına, benzer bir girişimin demokratik devletler tarafından başlatılmasını önerdiğini de belirtti. ABD'nin 'alternatif' bir proje veya inisiyatiften bahsetmesi önemli, hiç şüphesiz.
Bununla birlikte, geçen Cuma günkü yazıda vurguladığım üzere, '20 yıllık tercihlerle yüzleşmek', ABD'nin şu konuyu da sorgulamasını gerektiriyor: 'Demokrasi ile kalkınma', 'Demokrasisiz kalkınma' ikilemi. Atlantik İttifakı'nın pek çok ülkesi, son 20-25 sene 'Asya Mucizesi' başlığı altında gözlenen ekonomik gelişmeyi, Asya ve Çin'in dünya mal ve hizmet üretiminde artan rolünü, küresel maliyetlere ve karlılığa katkısı boyutunda hayli dar bir kalıptan bakmayı 'tercih' ettiler. Bu ülkeleri, 'demokrasi' ve 'insan hakları'na, 'çalışan hakları'na hassasiyet göstererek üretme veya kalkınma konusunda uzunca bir yeterince zorlamadılar. Bu nedenle, Türkiye gibi 'demokrasi kültürü' ve 'kalitesi' gelişmekte olan ülkeler arasında alkışlanacak bir çıtaya yükselmiş olan ülkelerin başarısı yeterince önceliklendirilmedi.
Bu nedenle, bugün, demokratik ülkelerin desteğe muhtaç ülkelere 'Kuşak-Yol' benzeri bir inisiyatifle 'destek' olmaları gerektiği yönündeki çağrı, kıymetli olduğu kadar, zamanlama açısından 'geç kalmış' olma riski de içeriyor. Çünkü, Dışişleri Bakanı Blinken'ın dün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde gerçekleştirdiği konuşmasında 'farklılıklarımıza rağmen, Suriye'deki insanlara yardım etmek için bir yol bulmalıyız; bu bizim sorumluluğumuz ve yerine getirmezsek bize yazıklar olsun" yönündeki anlamlı çağrısı da, bölgesel ve küresel 'akıllı güç' imkan ve kabiliyetleri tartışılmaz olan Türkiye'nin her noktada, her başlıkta vazgeçilmezliğini ve çözüm üretme kapasitesini bir kez daha gündeme getiriyor. Bu nedenle, Türkiye küresel meselelerin çözümüne yönelik 'öncü rolü'nü bugün de, gelecekte de üstlenmeyi sürdürecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)